Devamını Oku »
Kitap Adı: Bir Devrimci Dursun Karataş 2
Derleyen: Ercan Kartal - Ümit İlter
Yayınevi: Boran Yayınevi
Derleyen: Ercan Kartal - Ümit İlter
Yayınevi: Boran Yayınevi
ÖNSÖZ
Türkiye devrim tarihine 38 yıllık devrimci yaşamıyla damgasını vuran bir önder: Dursun Karataş.
Yoldaşlarının, onu birebir tanıyanların deyimiyle onun yaşamında sadece devrim vardı; devrimin sorunları, devrimin çıkarları, devrimin geleceği. Devrim için amansız, uzlaşmaz bir savaş...
38 yıllık devrimci yaşamı bunlarla doludur.
Bunun böyle olduğunu onun yarattığı hareketten görebiliriz.
O, yarattığı hareketle öylesine özdeşleşmiştir ki, "Devrimci Sol benim annem, öğretmenim, yoldaşım... herşeyimdir" söylemi bunun açık ifadesidir.
O, yarattığı bu güzelliği iç ve dış düşmandan kıskançlıkla korudu. “Atak, cesur, dediğini yapan, disiplinli, ‘BİZ’ derken onun anlamını tüm benliğinde hisseden, yoldaşlarına ve hareketine yönelen en küçük saldırıyı kendine yönelmiş gibi gören, DEVRİMCİ SOL kimliğini taşırken onur ve heyecan duyan insanlar olmak ve böyle insanlar yetiştirmek gerekiyor. Kadrolar hareketin bir parçası olduğu bilinciyle hareket etmeli, hareketi kendi dışlarında bir olgu gibi görmemelidirler. Hareket, tüm in- sanlarının (kadrolarının, sempatizanlarının, taraftarlarının) onların yarattığı değer ve geleneklerin toplamıdır...” derken kadro tipine işaret ediyordu.
Devrimci Sol'dan Parti-Cephe'ye uzanan, Parti-Cephe'den bugünlere taşınan devrimci hareket, devrimci değer ve geleneklere bağlı olurken yeni değer ve geleneklerin, ilklerin yaratıcısı oldu.
1990'lı yıllar ülkemizde ve dünyada karşı-devrimin saldırılarının boyutlandığı, emperyalistlerin halklara karşı saldırılarında pervasızlaştığı, sosyalist blokun yıkıldığı, emperyalizmin "tek kutuplu" dünyamızda yeni dünya düzenini halklara dayattığı yıllardır.
Kendine devrimciyim, sosyalistim, yurtseverim diyen örgütlerin em- peryalizm karşısında uzlaşma içine girdiği, silah bırakmanın moda olduğu, bayraklardan orak-çekiçlerin kaldırıldığı, ideolojik sapma ve belirsizliklerin ortaya çıktığı yıllardır...
12 Eylül 1980 faşist cuntasıyla başlayan dönemde pek çok anlı- şanlı örgüt biterken, yok olurken biz bu karanlık yıllarda önderliğimizle KENDİMİZİ YENİDEN YARATTIK.
“... Bir parti, örgüt, önderliğiyle, tüm savaşçı ve kadrolarıyla tutsak düşebilir, büyük yenilgiler yaşayabilir. Buralar devrimcilerin sınav yerleridir. Bu sınavları başarıyla geçenler halka ulaşmakta zorluk çek- mezler.” (Dursun Karataş)
Önderliğimizin bu bakış açısıyla daha güçlü doğrulduk bu alanda. Moda olan silah bırakmak, emperyalizmle uzlaşmaktı.
Moda olan bayraklardan orak-çekiçlerin çıkartılmasıydı.
Moda olan önce emperyalizme boyun eğmek sonra da emperyalizmde ilericilik keşfetmekti.
Moda olan, bu dönemleri kayıpsız atlatmak, bunun için daha uygun koşulların gelmesini beklemekti.
Bu dönemde Dayı’nın önderliğinde yapılan değerlendirmeler sonrasında kaleme alınan “Yolun Neresindeyiz” broşüründe ise, "moda olan" tüm bu anlayışlar reddedilip, devrimcilerin görevleri şöyle somutlanıyordu: “Bugün Marksist-Leninistlere düşen görev dünya ölçüsünde ve tek tek ülkelerde devrim dalgasının yeniden yükseleceği, revizyonizmin enkazı üzerinde, doğru bir çizgide sosyalizmin yeniden inşa edileceği inancını koruyarak; esas olarak, kendi ülke devrimlerini geliştirmeye çalışmak, revizyonizme, reformizme ve her türden sapmaya karşı Marksizmin temel ilke ve düşüncelerini savunmak, dünya sosyalist güçleri ve halk kurtuluş hareketleri ile dayanışma ve destek ilişkilerine önem vermek ve gerçek bir enternasyonalizm temelinde devrimci kardeşliği egemen kılmak olmalıdır. (...) Kurtuluş hareketlerinin ve sosyalist güçlerin em- peryalizm karşısında dayanacakları yegane güç, dünya halkları ve pro- letaryası olmalıdır. Sosyalistler artık her zamankinden daha çok kendi güçlerine dayanmak ve güvenmek zorundadırlar.”
ATILIM diyordu önderimiz...
ONUN önderliği altında, ideolojik netliğimizi koruduk, sağlamlaştırdık. "Bunalım" yılları içinde inancımız doruğa çıktı.
Orak-çekiçli bayrağımızı kuşatma altında dalgalandırdık. Uzlaşmadık, uzlaşmazdık.
Teslim olmadık, teslim olmazdık.
Daha büyük bir iddia ve cüretle ileri ATILDIK. Adalet olan silahlarımızı ateşledikçe,
halk düşmanlarının beynine indirdikçe, emperyalistlere yöneldikçe namlularımız,
dalgalandıkça orak-çekiçli bayrağımız kuşatma altında, efsaneleştikçe devrimci birliklerimiz; "Ne oluyor? Her yerde biterken bu hareketler, bizde tam tersi oluyor" diyecek denli hayretler içindeydi düşmanlarımız da, dost bildiklerimiz de...
Devrimci Sol'dan Parti-Cephe'ye uzanan hareket, dosta güven, düşmana korku oldu.
“... güçlü düşünceler, güçlü insanlar, güçlü örgütler, zor koşullarda yolundan sapmadan kararlılığını koruyanlardan, düşüp de kalkmaktan korkmayanlardan, yenilgilerden zafer çıkartmasını bilenlerden doğar... Düştük, düştüğümüzde kalkmasını bildik, en karanlık dönemlerde dahi mutlak karanlık yoktur diyerek ışığı aradık. Hep kendimize döndük. Kendi gerçeğimizin üzerine gittik ve bugünlere geldik. Gücümüz buradadır. Yaşanan tarihtedir. Bu tarihi ideolojik sağlamlığımız, bu ideolojiyi taşıyan şehitlerimizin destanlarıyla yazdık. Ve bu tarihin değiştirilemeyeceğini, ancak zenginleştirilerek, onu aşarak, zafer yolunda yürünebileceğini gösterdik. Kongremiz, Parti-Cephe ve aldığımız onlarca
karar bunun göstergesidir.” (Dursun Karataş)
ONUNLA büyüdük, sağlamlaştık, ONUNLA yürüdük devrime,
ONUNLA iç ve dış düşmanlarımızın engellerini aştık,
ONUN önderliğinde kıskanılacak, imrenilecek yıkılmayan bir örgüttük.
Kabul etmesek bile Dayımız artık fiziken aramızda yok.
Ancak yarattığı değer ve geleneklerle, bize bıraktıklarıyla hep yanımızda, içimizde ve önümüzde olacak. Onun yokluğunu hissetmeyeceğiz!
Bunun için ONSUZ AMA ONUNLAYIZ diyoruz.
Ahlakta, kültürde, ideolojide, düşüncede, pratikte; halka, devrime, kendine güvende, devrimle karşı-devrim arasında kalın çizgiler çektik. En büyük güç, en büyük silah buydu.
Bu; dünyada hiçbir gücün yenemeyeceği bir güçtü. Bu; Marksizm-Leninizmdi.
ONSUZ AMA ONUNLA devrim yürüyüşümüzü zafere taşıyacağız. Bu kitapta ONU tanıyanların anlatımları var.
Bu kitapta ONUN önderliği altında savaşanların duygu ve düşünceleri var.
Burada yazılanların, söylenenlerin onu anlatmakta ne kadar yeterli olabildiğini okurlara bırakıyoruz...
Saygılarımızla...
0 Reviews