Düzen Çürütür Devrim Yaşatır

Düzen Çürütür Devrim Yaşatır

Devamını Oku »

Kitap Adı: Düzen Çürütür Devrim Yaşatır
Yayınevi: Boran Yayınevi


Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız


Halkın Sesi Kütüphanesi İçin Tıklayınız





YOZLAŞTIRMA POLİTİKASI EMPERYALİZMİN, HALKLARI TESLİM ALMA POLİTİKASIDIR. 
YOZLAŞMAYA KARŞI HALKIN ÖRGÜTLÜ GÜCÜYLE MÜCADELE EDECEĞİZ.
YOZLAŞMANIN ARKASINDA DEVLET, KARŞISINDA DEVRİMCİLER VAR

Sizlere bu kitapta sıra dışı bir hayat hikayesi değil belki ama düzeniçinde yozlaştırılmış bir hayatın yepyeni bir hayata nasıl adım adım yaklaştığını anlatıyoruz. Köyünden kalkıp İstanbul'a gelmiş ve uyuşturucuya bulaşmış yoksul bir gençtir Ali. Kitap, Ali'nin düşe kalka da olsa yoz bir hayattan devrimci bir hayata geçişi ni anlatıyor. Bir kısmımız televizyonlarda izlediğimiz "Uyuşturucu madde kullanımından öldü" haberlerine üzülmüş, bir kısmımız sokakta görüp şaşırmış, bir kısmımız ise bir yakınımızın bağımlı olmasıyla beraber çok daha yakından tanımışızdır bu illeti. Ali'nin hayat hikayesi, uyuşturucunun, "benim işim olmaz" diyene bile çok yakın ve bir o kadar da herkesin kurtulabileceğini gösteren bir örnek.

Uyuşturucu, devletin gelir kaynaklarından biridir. Hem maddi kazanç sağlar, hem de kendi düzeni için en büyük tehlike olan yoksulların öfkesini uyuşturur.
Uyuşturucu kullanımı AKP iktidarı döneminde kat be kat artmıştır. Birkaç yıl öncesine kadar sadece zenginlerin ulaşabildiği bonzai, artık neredeyse sigara kullanımı kadar yaygın. Ucuz olduğu için kolay temin edilebiliyor. Bir de devlet teşvikli olunca; bonzaiye ve diğer uyuşturucu maddelerine ulaşmak çok kolay oluyor. Uyuşturucu, halkları sömüren, açlığa sefalete mecbur bırakan bu düzenin bekasını sağlamak için bulunmaz bir nimettir. Tüm ülkeyi saran uyuşturucu çetelerinin tamamı ya polise bağlı çalışıyor, ya da doğrudan polisler içlerinde yer alıyorlar. İlkokul önlerine kadar uyuşturucu satıyorlar. Önce bedava dağıtıp bağımlı yapıyor, sonra hem sağlımızı hem cebimizdeki üç kuruş paramızı çalıyorlar. 

7 yaşındaki çocuklarımızı zehirleyerek kar elde edecek kadar, halka düşman bir devletle karşı karşıyayız. İnsanları çaresiz, mutsuz bir hayata mahkum edip, geleceğimizi, sağlığımızı, umutlarımızı çalıyorlar. Ve bizden çaldıklarının hesabını sormayalım diye uyuşturucu ile uyutuyorlar halkın beynini. Biz ölüyoruz, onlar ise hep daha fazla kar ediyorlar.

Beyinleri dumanlı hale gelen halkımızın, sömürü düzenine karşı direnmeyeceğini hesap ediyorlar. Uyuşturucu, sömürü düzeninin devamı için yaygınlaştırılıyor. Bu nedenle yozlaşmaya karşı mücadele, devrimcileşme sürecidir de.

Emperyalizm ve İşbirlikçileri Uyuştrucuyu Halka Karşı Silah Olarak Kullanıyor! Fuhuş, Uyuşturucu Kumar, Alkol ve Her Türlü Yozlaşma Faşist Devletin Politikasıdır

Uçucu kullanma yaşı 11'e, esrara başlama yaşının 1213'lere, eroin, ecstasy gibi "ağır" maddeleri kullanma yaşının 14'e indiği, hap, tiner, bali, esrar, eroin veya benzeri uyuşturucuları kullananların sayısının 5 milyona ulaştığı bir ülkede yaşıyoruz.

Son üç yılda 'Bonzai' kullanımı yüzde 800 arttı.
Uyuşturucunun kullanım yaşı 12'ye, ölüm yaşı ise 14'e kadar indi.
Uyuşturucudan kurtulmak için AMATEM'e başvuranların sayısı, 2004 yılından bu yana yüzde bin 781 arttı. Alkol kullanımı arttı. Bu artış Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın "Tekirdağ'da rakı fabrikası sayısını 2'den 18'e çıkardık" açıklamasıyla doğrulanmış oldu. 2004'te AMATEM'e başvuranların sayısı 40 bin iken, bu rakam 2012 sonunda 227 bini aştı.

Uyuşturucu nedeni ile 2008-2013 yılları arası 6 yılda; 925 kişi öldü. Uyuşturucu kullanımına bağlı; kaza, cinayet, kavga, kalp krizi, intihar gibi dolaylı olarak ölüm oranı ise, 2008 yılında 137 iken 2013'te 416'ya çıktı.
AKP iktidarında, 2002-2010 yılları arasında, fuhuş 4 kat, fuhuş suçları yüzde 220 oranında arttı. Çocuk istismarı 8 yılda 3 kat arttı.
Türkiye'de, AKP'nin yönettiği son 12 yılda alkollü içki tüketimi 4 kat arttı.
Türkiye'de dört kişiden biri depresyonda ve antidepresan ilaç kullanan sayısı 26 milyona ulaşmış durumda.

Yozlaştırma Politikasının 3 Ana Nedeni Var:
Birincisi; yozlaştırma, kitleleri apolitikleştirme politikasının olmazsa olmaz bir parçasıdır. Fuhuş, uyuşturucu, kumar ve benzeri pislikler yaygınlaştığı
ölçüde, o halkın düzene karşı çıkma dinamikleri azalacaktır. Beyinleri uyuşturulan, düşünmeyen insanlar, kendisini yok eden düşmanına  karşı  da  savaşmayacak tır. Bu nedenle, bir yandan medya aracılığıyla kitleler yozlaşmış yaşamlara özendirilmiş, insanı insan yapan değerleri ayaklar altına alınıp bireycilik, bencillik körüklenmiştir. Bencilleştirilen ve yoksullaştırılan kitleler ise, fuhuşun, uyuşturucunun bataklığına yuvarlanmaya hazır hale getirilmiş demektir.

İkincisi; fuhuş, uyuşturucu ve kumar, düzen içinde önemli bir rant kaynağıdır. Oligarşinin politik ve bürokratik kadroları, esas olarak bu rantla beslenirler. Kontrgerilla faaliyetleri de esas olarak bu kaynaklardan finanse edilir. Böyle olduğu içindir ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanının "uyuşturucu tırları polis otolarının eskortluğunda gidip geliyor" sözleri veya resmi raporlarda "uyuşturucuların panzerle taşındığı" gerçeğine yer verilmesi, bu ülkede doğaldır.
Yaşar Öz gibi uyuşturucu kaçakçıları, bizzat bu ülkenin resmi görevlileri tarafından istihdam edilmiştir.

Üçüncüsü; özellikle uyuşturucu, Türkiye bütçesinin yazılı olmayan en önemli kalemlerinden biridir. Bir Mali Şube Müdürü, 1994 rakamlarıyla Türkiye'den geçen eroin miktarının piyasa değerinin 50 milyar dolar olduğunu, bunun 5-6 milyar dolarının "Türkiye'ye kalan para" olduğunu açıklamıştı. İşte bunun sonucudur ki, Türkiye uyuşturucu kaçakçılığının transit ülkesidir. Ne yarım milyonluk ordusu, ne yüzbinlerce personellik polisi, bu sevkiyata engel olmaktadır. Ki, son yıllarda Türkiye'nin sadece "transit" ülke olmaktan çıkıp, bizzat uyuşturucu üretiminin yapıldığı bir ülke haline geldiği de artık raporlarda sık sık belirtilmektedir.

Uyuşturucuyla karartılan binlerce hayat ne olacak? Bu ülkenin devrimcileri, düzenin çarkları arasında yozlaşan, düşünemez hale gelen yoksul halk çocuklarına sırtlarını mı dönecekler? Elbette hayır. Düzenin insanlıktan çıkardığı halk çocuklarına, kendilerini bu hale getiren düzene karşı savaşmayı öğreteceğiz.

Uyuşturucu sorunu ne kadar can yakıcı bir sorunsa, devrimciler de bu sorunu o kadar ciddi ele aldılar. Örgütlü olunan mahallelerde yozlaşmaya karşı kampanyalar yürütüldü. Bu kampanyalar sırasında polisin ve çetelerin saldırılarına uğradılar. Devrimciler, mahallelerinde uyuşturucu satıcılarına izin vermediği ve cezalandırdıkları için tutuklandılar. Mahalle meydanında halkın gözü önünde yakılan kilolarca bonzai "kamu malına zarar vermek" suçlamasıyla iddianamelere konuldu. Bu devletin hakimleri, savcıları bonzaiyi "kamu malı" olarak gördüklerini hazırladıkları iddianamelerle kanıtladılar.

Devrimciler ise bu yozlaştırma saldırısına karşı cevapsız kalmadılar, kendi alternatiferini yarattılar.

Hasan Ferit Gedik Uyuşturucuya Karşı Savaş ve Kurtuluş Merkezi, Gazi Halk Meclisi tarafından belediyeye ait eski bir nikah salonu işgal edilerek kuruldu. Bu merkezde tedavi olmaya gelen bağımlılar ilaçla tedavi edilmek yerine, çürümüş bu düzene karşı mücadele içinde, üreterek, faaliyetler yaparak bağımlılıktan kurtuluyorlar. "Mutlu olmak" için madde kullanma ihtiyacı duymuyorlar. Çünkü düzende bulamadıkları sevgi, saygı devrimcilerde var. Düzenin horladığı, adam yerine koymadığı insanlar bu merkezde meslek öğrenerek bir işi başarabileceklerini görüyor, yeteneklerini geliştiriyorlar.

Düzenin çürüttüğü, kirlettiği, yozlaştırdığı, beyinlerini çaldığı insanlarımızın kurtuluşu, bu düzeni ortadan kaldırmakla olacaktır. Uyuşturucu bağımlılığından kurtulmak; tıbbi, teknik bir sorun değil, düzenin değiştirilmesi sorunudur.

Savaş ve Kurtuluş Merkezi'ne adını veren Hasan Ferit Gedik, uyuşturucuya karşı mücadelede şehit verdiğimiz yoldaşlarımızdandır. Hasan Ferit 7 Ekim 2013 tarihinde Gülsuyu'nda uyuşturucu çetelerinin yoldaşlarına saldırdığını duyunca, yaşadığı Küçük Armut lu mahallesinden çıkıp hiç düşünmeden Gülsuyu'na koştu   ve burada çetecilerin açtığı ateş sonucu kafasından yaralanarak, kaldırıldığı hastanede şehit düştü.

Uyuşturucuya karşı verilen mücadelede şehit verdiğimiz diğer pitalizmin yozluğuna, pisliklerine karşı mücadelede şehit düşen bir devrimcidir. Evli ve bir çocuk babasıdır. Yoksulluk içinde onurlu yaşamanın ve yoksulluğu yaratanlara karşı isyan etmenin bir örneğiydi...

6 Kasım  akşamı,  İstanbul  Küçükarmutlu'da  Karanfildere Sokak'ta bulunan ve bölgede uyuşturucunun, yozlaşmanın kaynaklarından biri durumundaki bir markete uyarı amacıyla giden Cepheliler'e, market sahipleri tarafından ateş açılır. Birol Karasu açılan ateş sonucu şehit düşer.

Uyuşturucuya karşı mücadele, emperyalizme ve oligarşiye karşı verilen mücadeleden bağımsız değildir. Uyuşturucu bugün halk kitlelerini devrim safarında örgülemenin önündeki en büyük engellerden biridir. Bu nedenle düzenin bu pisliğine karşı amansız bir mücadele veriyoruz. Mücadele kendi içinde halk kahramanlarını yaratıyor.

Kitapta hikayesi anlatılan Ali gibi binlerce Ali var. Ve biz binlerce Ali'ye ulaşıp bu bataklıktan kurtaracağız. Yeni insan kavganın içinde yetişecek.
Kazanan, devrimciler olacak!

Ne yaparlarsa yapsınlar, başaramayacaklar. Hasan Feritler'den oluşan bir ordu olup uyuşturucu bataklığı kurutulacak, zehirlenen halk çocukları kurtarılacak ve halk düşmanlarından hesap sorulacak. İşte bütün bunlar halkın örgütlü gücüyle başarılacaktır. Halktan daha büyük bir güç yoktur. Örgütlü halk, uyuşturucuyu ve halk düşmanlarının diğer bütün politikalarını, dayatmasını, kuşatmasını da ezip geçecektir.

Uyuşturucuya, fuhuşa, kumara, her türlü yozlaşmaya karşı mücadelemizi Ali'lerle büyüteceğiz.

0 Reviews