Halk İçin Hukuk ve Adalet

Halk İçin Hukuk ve Adalet

Devamını Oku »

Kitap Adı: Halk İçin Hukuk ve Adalet
Derleyen: Av. Fuat Erdoğan
Yayınevi: Boran Yayınları


Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız


Halkın Sesi Kütüphanesi İçin Tıklayınız


ÖNSÖZ

Günlük hayatımızda belki de en sık kullandığımız iki kelimedir Adalet ve Hukuk. Çoğu zaman da bu iki kelimeyi aynı anlamda kullanırız. Adaletsizlikten şikayet eder, hukuksuzlukları eleştiririz. Adalet ve Hukuk en sık kullandığımız iki kelimedir; 
çünkü Bertolt Brecht’in dediği gibi “…HALKIN EKMEĞİDİR ADALET…”

Bilim der ki; tarih sınıflar mücadelesinin tarihidir. Tarihi ilerleten başarılı komutanlar, krallar, imparatorlar değil sınıflardır, sınıf mücadelesidir. İnsan toplumu kendi ihtiyacından fazlasını – yani artık değerüretmeye başladığı andan itibaren toplum sınıflara bölünmüştür. Ezen – sömüren sınıf, sömürülen
– ezilen sınıf. Tarih boyunca sömüren ve sömürülen sınıflar değişmiş ama sömürü ilişkisi hiç değişmemiştir. Sosyalist Topluma kadar küçük bir azınlık büyük yığınları sömürmüş ve ezmiştir. Köleci toplumda, köle sahipleri, kölelerin emeğini sömürmüş; feodal toplumda, feodal beyler, toprağa bağlı köylülerin emeğini; kapitalist toplumda da burjuvalar-tekeller işçilerin ve köylülerin emeğini sömürmüştür. Ezen-ezilen çelişkisi uzlaşmaz bir çelişkidir. Bu çelişki ancak taraflardan birinin yok olmasıyla çözülür.

Ezen-ezilen çelişkisi uzlaşmaz bir çelişki olduğu için toplum hayatının tüm yönleri bu çelişkiye göre ve bu çelişkiyle çözülür. Eğitim, sanat, basın, aile, din, kültür, spor, sağlık, konut, tarım, sanayi gibi... Bu alanların tamamı toplumda egemen olan sınıf tarafından, sınıf çıkarlarına uygun olarak düzenlenir.
Toplumun uzlaşmaz sınıflara bölündüğü koşullarda hiçbir şey hem ezen, hem de ezilen sınıflar için geçerli, meşru olamaz. Bu adalet içinde geçerlidir. Adaletin de sınıfsal bir temeli vardır.

Tek başına adalet demek bir şey anlatmaz. Kimin adaleti? Kim için adalet? Hakkın yerine gelmesi, adil olma anlamına gelen adalet sınıfsal temelinden ayrılırsa soyut kalır, anlamsız olur. Örneğin köleci toplumda kölelerin öldürülmesi hakkını ele alalım? Adaletli bir ceza mıdır kölenin öldürülmesi? Sınıfsal çelişkiyi bir kenara bırakarak soruya açık – kesin bir cevap verilemez. Köle sahibinin adaletine uygundur, kölelerin adaletine ise asla uygun değildir. Bugüne dönelim: İşçinin emeğinin sömürülmesi adil midir? İşçi için bunun adil olduğunu kimse söyleyemez. Ama patron bunu kendisine hak görür. Onun için adil olan budur!

Toplum sınıflara bölünmüş, küçük bir azınlık büyük yığınları eziyor ve devlet aygıtı egemen sınıfın adaletini uyguluyor olsa da bu tablo ezilen sınıfların adaletinin, adalet duygusunun, adalet talebinin olmadığı anlamına gelmez. Tarihin herhangi bir aşamasında her zaman sömüren-ezen sınıfın çıkarlarını koruyan bir "adalet" ve sömürülen-ezilen sınıfın çıkarlarını koruyan bir adalet vardır. Yani her sınıfın kendi adaleti vardır.

Hukuksa; egemen sınıfın adaletinin devletin örgütlü zoruyla uygulanmasından, yani egemen sınıfın çıkarlarının yasalarla korunmasından başka bir şey değildir. Egemen sınıfın adaleti devlet örgütüyle, yasalar, mahkemeler, hapishaneler, eliyle uygulandığında hukuk olur. Hukuk egemen sınıfın adaletidir. Bu nedenle herhangi bir yasa, mahkeme kararı, hukuka uygun olabilir. Ama herkes için adaletli olamaz. Bir yasa veya yasalar usulüne uygun kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiş olabilir. Bu, o yasanın uygulanmasının halk için adil olacağı anlamına gelir  mi?

Soma’da 301 işçi, patronun kar hırsı nedeniyle iş güvenliği önlemleri alınmadığı için katledildi. Bazı sorumlular hakkında dava açıldı. Katillere 15-20 yıl hapis cezaları verildi. Kararı veren yetkili  ve  görevli  mahkeme  TCK’nın  kendi  anlayışına uygun maddelerini uyguladı. Ya da yasa maddelerini patronların çıkarlarına göre yorumladı. Hukuka uygun mu? Evet. Peki, adaletli mi, adil mi? İşte burada o temel soru belirleyici oluyor. Kimin için adaletli? Kimin için adil? Patron için gayet adaletli, adil bir cezadır. Hatta cezayı çok bile bulabilir. İşçiler içinse adalet gerçekleşmemiştir? Katiller katliamlarından dolayı ceza almamıştır. Hak ettikleri ceza, suçlarının karşılığı olan ceza 15-20 yıllık ödül gibi cezalar değildir.

Berkin Elvan kafasından gaz bombası fişeğiyle vurulmuştur. Öldüren polis olduğu için korunmaktadır. Tek bir gün bile tutuklu kalmamıştır.

Kar garantisi, geçiş garantisi, hasta garantisi verilen köprülerle, otoyollarla, havalimanlarıyla, tekellere garanti karlar sağlanırken halk açlıktan ölmektedir. Ülkemiz saman, buğday hatta çöp ithal eder duruma getirilmiştir. Halkın vergileriyle yapılan fabrikalar özelleştirme adı altında patronlara peşkeş çekilmiştir. Tüm dünyayı GDO ile zehirleyen Amerikan Tekeli Cargill istediği için şeker fabrikaları özelleştirildi, satıldı, kapatıldı. Tekirdağ Uzunköprü’de usulüne uygun yapılmayan raylar yüzünden meydana gelen kazada 26 kişi katledildi, yağmur suçlandı(!) Ankara’da meydana gelen hızlı tren kazasında sinyalizasyona gerek yok denildi. Ölen makinistler suçlandı. Bu tür davalar saymakla bitmez. Tümünde katledenler egemenler, büyük patronlarken, katledilenler halktır.

Eğer ki hukuk egemen sınıfların adaletiyse, bugünkü hukuk emperyalist ve işbirlikçi tekellerin adaletinin hukukudur. Tüm yasalar tekellerin ihtiyaçlarına ve çıkarlarına göre düzenlenmektedir. Halkın, işçilerin, memurların, köylülerin hakları daha da fazla gasp edilmektedir. Tekellerin temsilcisi AKP iktidarı işçilerin 200 yıllık hakkı, güvencesi kıdem tazminatını da göz dikmiş, bu hakkı yok etmek için yasalar yapmaya başlamıştır.

Tekellerin dizginsiz, pervasız, ölçüsüz kar hırsını en iyi hayata geçiren faşizmdir. Faşizmde tekellere sınırsız hak ve özgürlükler tanınırken, halkın en küçük hakkına bile tahammül edilmemektedir. Halk faşizm koşullarında başta yaşam hakkı olmak üzere hiçbir hakka sahip değildir. Almanya’daki Hitler faşizminde tüm baskı, işkence ve katliamlar hukuka, yasalara uygundu, yasaldı. Çünkü kamplarda yok edilenler tekel sahipleri değil, halktı. Dünya halklarıydı, sosyalistler, komünistler, vatanseverlerdi.

Ülkemizde de benzer bir tablo vardır. Yasalara göre tekelleri eleştirmek, teşhir etmek suçtur. Ülkemizin tüm yeraltı ve yerüstü zenginlikleri birkaç tekel sahibine peşkeş çekilmektedir. Halkın lehine olan mahkeme kararları uygulanmamaktadır. Tekeller istedikleri toprak parçasına el koymakta, jandarma ve polis onları korumaktadır. Kimden? HALKTAN! TOPRAĞIN SAHİPLERİNDEN! Adalet isteyen, hakkını arayan, direnen ise terörist ilan edilmektedir. Faşizmin temsilcileri bir anda milyonlarca halkı terörist ilan etmekten çekinmemektedir. Bu düzen bu hukuk tekellerin düzenidir, hukukudur. Tekellerin çıkarını koruyan tekellerin adaletinin hukukudur.

Adalet ve hukuk ayrımı işte bunları kavrayabilmemiz açısından önemlidir diye düşünüyoruz. Çıkarlarımızı ve haklarımızı ifade eden adaletten vazgeçmeyeceğiz. Hiç kimse hakkından vazgeçmez. Hakkı için dövüşür. Belki bu nedenle devrimci mücadeleyi halkın, ezilenlerin, sömürülen geniş yığınların adaletini hukuk haline getirme mücadelesi olarak tanımlayabiliriz. 

Halkın kendisinden çalınanları geri alması yani "hakkın sahibine teslim edilmesi" mücadelesi olan devrimci mücadele tam da bu nedenle adalet için mücedeledir, bu nedenle haklı ve meşrudur!



0 Reviews