Milliyetçilik Çıkmazı

Milliyetçilik Çıkmazı

Devamını Oku »

Kitap Adı: Milliyetçilik Çıkmazı
Yayınevi: Boran Yayınları



Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız


Halkın Sesi Kütüphanesi İçin Tıklayınız





Önsöz...

Sınıfsal ya da ulusal bir kurtuluş hareketinin zaman zaman kendini gözden geçirip mutlaka cevaplarını vermesi gereken iki önemli sorudur; “Yolun Neresindeyiz?”, “Nereye gidiyoruz?”...
Bu sorular sorulmuyor ve cevapları verilmiyorsa; o kurtuluş hareketinde kendiliğindencilik hakimdir ya da nerede olunduğunun, nereye gidildiğinin açıklıkla görülmesini istememe vardır.
Hareketin, özellikle şu veya bu nedenle önemli yeni politik tespitler yaptığı, mevcut politikalarında değişikliklere gittiği, örgütsel anlamda yeni ve farklı adımların söz konusu olduğu her süreçte bu sorular ve cevapları mutlaka daha özel bir gereklilik taşır.

Kürt milliyetçiliğinin dünden bugüne sormadığı ve bilinçli olarak cevaplarını bulmadığı bu sorulara Devrimci Hareket ideolojik netliğiyle tarihsel olarak cevaplar vermiş, tarihsel sorumluluğunu yerine getirmiştir.

Devrimciler açısından eleştiri, önemli ve etkili bir silah olduğu gibi, ideolojik mücadelenin de en belli başlı aracıdır. Ve elbette eleştirinin işlevini tam olarak yerine getirebilmesi, doğru bir biçimde ortaya konulmasına ve doğru bir biçimde algılanmasına bağlıdır.

Oligarşinin ve hemen tüm solun, birbirinden farklı söylemlerle de olsa PKK’ye “bölücülük” demagojisiyle saldırdığı dönemde Devrimci Sol, PKK’yı bir ulusal hareket olarak sahiplenmiş, savunmuştur.

1984’te gerilla savaşı başladığında da aynı  politik  desteğini  sürdürmüştür. 1984’te, ‘86’da oligarşinin PKK’ye ve Kürt halkına karşı en vahşi operasyonlarını sürdürdüğü dönemde, Kürt halkının yalnız olmadığını göstermek için tüm örgütsel imkanlarını ve gücünü zorlayarak, dönemin ANAP iktidarına yönelik eylemler gerçekleştirmiştir.

O günden bugüne de, gerek Kürt halkının haklı taleplerinin sahiplenilip savunulmasında, gerekse de Kürt ulusal hareketinin desteklenmesinde aynı tereddütsüz çizgi sürdürülmüştür.

Aynı süreçte Kürt ulusal hareketinde görülen yanlışlar da halkın ve devrimin çıkarları temelinde eleştirilmiş, bu eleştiri halklarımızın birlikte mücadelesinin gereği olarak ele alınmıştır. Tarihsel bir gerçekliktir; Türkiye solu ulusal harekete ne gereken zamanda destek vermiş, ne de gereken eleştirileri zamanında yapmıştır. Ve hiç tereddütsüz söyleyebiliriz ki, bunun istisnası, Devrimci Hareket’tir.

Devrimci Hareket’in dünden bugüne ortaya koyduğu eleştirilerin, muhasebe ve çözümlemelerin doğru kavranması için, bu süreç ve Devrimci Hareket’in bu süreçteki yaklaşımının doğru bilinmesi şarttır.

“Milliyetçilik Çıkmazı” kitabında, siyaset sahnesine çıktığı 1978 Ağustos 1999 tarihleri arasındaki, PKK’ye yönelik eleştiri ve değerlendirmeleri içeren yazılar derlenmiştir. Bu yazılar; Bağımsız Kürdistan’dan ‹mralı’ya gelinen süreçte, Devrimci Hareket’in ortaya koyduğu eleştiri, muhasebe çağrıları ve çözümlemelerdir.

Yazılar, “Biz Ne Dedik?”, “Birlikler, ‹ttifaklar ve PKK”, “Dost Kim Düşman Kim?”, “Yanlış Eylem Çizgisi”, “PKK ve Demokratik Mücadele”, “Pragmatizm”, “Sol ‹çi fiiddet ve PKK”, “Strateji, Taktik ve PKK”, “Uzlaşmanın Kaçınılmaz Sonu Tasfiyecilik” adıyla, PKK’nin karakteristik özelliklerini ifade eden başlıklardan oluşan dokuz bölüm halinde yazıların yazıldığı tarihsel sıraya göre düzenlenmiştir. “(...) Gerçekte antiemperyalist olanlar ve halka güvenenler, başkaldırılarını geçici yenilgilere, ülkelerinin tümden  işgal  altına  alınmasına  rağmen,  tekrar  halk  içerisinde  güç toplayarak isyan hareketini sürdürürler. Bu uzun bir savaştır.  Bu  bakış  açısına sahip olunmadığında, emperyalizmin saldırganlığından korunmak için, en az zararla kurtulma mantığıyla hareket ederek emperyalizmle uzlaşma sürecine girilir. Emperyalizmin yaratmak istediği, tam da budur. Bu yola girildikten sonra, uzlaşmaları kaçınılmaz olarak yeni uzlaşmalar takip edecektir...” 
(Kongre Belgeleri-1: Rapor, PartiCephe ‹le ‹ktidara Yürüyelim, syf. 218-219)


Halka inanmayan her güç, daha büyük bir güç karşısında pes etmekten, uzlaşma aramaktan başka bir şey yapamaz. Dünden bugüne Kürt milliyetçiliği bu durumu yaşamış, ‘halkın dostları ve düşmanları kimlerdir?’ sorusuna doğru cevap verip gereklerini yerine getirmeden, politikalarına pragmatizmi hakim kılmış ve ideolojik çizgisine, örgütüne, halka, kadro ve savaşçılarına güvenmemiş, emperyalistler arası çelişkilere sırtını dayama yanılgısıyla hızla uzlaşma ve teslimiyete yönelmiştir. 

PKK, 1990’lı yılların başında ideolojik çizgisinin kaçınılmaz sonucu olarak tıkanma sürecine girmiştir. Bu dönem PKK, silahlı bir güç olmanın sağladığı kısa süreli avantajların kaybolmasının ardından, kendi gerçekleriyle yüz yüze gelmiştir. PKK’nin önünde artık iki yol kalmıştı. Ya tıkanıklığa neden olan küçük burjuva milliyetçi anlayışla, köklü bir hesaplaşmaya girilerek terk edilip sınıfsal bir rotaya girilecek ya da aynı çizgide ısrar edilip tıkanıklık derinleştirilerek çözümsüzlüğe doğru gidilecekti. ‹mralı süreci ile birlikte PKK’nin 1990’lardaki tercihinin ne olduğu da netleşmiştir artık.

Bugün PKK ve yürüttüğü silahlı mücadele, Abdullah Öcalan ve Başkanlık Konseyi eliyle tasfiye edilmekte, emperyalizm ve oligarşiyle uzlaşarak, emperyalizmin “Yeni Dünya Düzeni” içinde bir yer edinilmeye çalışılmaktadır.

Elinizde iki ciltten oluşan kitap, tüm bu tarihsel gerçekliklerin kronolojik bir dizinde gözler önüne serilmesidir.

Bu aynı zamanda, Devrimci Hareket’in ideolojik sağlamlığının bir kez daha orta  ya konulmasıdır.

Mahirlerden bugüne, Marksist-Leninist bir tutarlılıkla ulusal sorunu ele alan Devrimci Hareket, gelinen aşamada da aynı devrimci bakışla hareket etmektedir. Emperyalist merkezlerden estirilen teslimiyet rüzgarlarına, ‘Yeni Dünya Düzeni’ adı altında dayatılan tasfiyeciliğe rağmen, emperyalizmin ideolojik ve kültürel kuşatması ve fiziki saldırıları karşısında tek başına kalmak pahasına halkların kurtuluş bayrağını dalgalandırmaktadır. Bu teknolojik ve silahlı donanımla ölçülemeyecek denli büyük bir güçtür.

Bugünün dünyasında; bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için, eşit, özgür, sömürüsüz bir ülke için, ulusların kendi kaderini kendi özgür iradeleriyle belirlemeleri için sürdürülen kurtuluş kavgası kadar haklı ve meşru hiçbir şey yoktur.

Zafer, kendine, Marksist-Leninist ideolojiye ve halka güvenle kazanılacaktır. Hiçbir güç tarihin değişmez yasalarını tersine çeviremez. Geçici olarak “güçlü”
görünenler değil haklı olanlar kazanacaktır. Çünkü gerçek anlamda güçlü olanlar tarihsel olarak HAKLI olanlardır.

BORAN Yayınları


0 Reviews