Savaşıyoruz Kazanacağız

Savaşıyoruz Kazanacağız

Devamını Oku »

Kitap Adı: Savaşıyoruz Kazanacağız
Yazar Adı: Leyla Aracı
Yayınevi: Boran Yayınları


Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız


Halkın Sesi Kütüphanesi İçin Tıklayınız




ÖNSÖZ

Bu yazım, Önderimiz, Dayımızın şehitliğinden sonraki 10 Yıllık tarihin bir anlatımıdır.

Bu yazım, yaptıklarımızla, yapamadıklarımızla halklarımıza, dünya halk- larına, taraftarlarımıza ve yoldaşlarımıza karşı sorumluluğumuzun bir ifa- desidir.

Bu yazım, bu tarihin yaratılmasında en büyük emeği olan şehitlerimize devrim sözümüzü mutlaka yerine getireceğimizin güçlü kanıtlarından biridir.

Halklarımıza, Taraftarlarımıza, Yoldaşlarımıza,

Önderimizin bıraktığı mirasla, devrimci değerlerimiz, ideolojik netliğimiz ve bağımsızlığımızla savaşmaya devam ettik, devam ediyoruz.

Dayımızın önderliğinde emperyalizme ve faşizme karşı nasıl direnip sa- vaştıysak, önderimizden sonra da direnmeye ve savaşmaya devam ettik. Elbette, eksiklerimiz, yapamadıklarımız da oldu. Ancak Marksist-Leninist ideolojimizden, devrim yolumuzdan, bağımsız çizgimizden, halkın iktidarından vazgeçmedik.

Biz hep kendi Marksist-Leninist sandalyemizde oturmaya devam ettik.

Kızıldere’de açılan yoldan yürümeye devam ettik. Saboların, Sinanların, Niyazilerin dağlarda ve şehirlerde savaşarak Parti-Cephe’yi yaratanların yolunda yürümeye devam ettik. Şehitlerimize devrim sözümüz vardı, bu söze sadık kaldık.

Ne mutlu ki bize tarihimize, geleneklerimize, değerlerimize sadık kalma- yı, onurlu başı dik olmayı başardık. Ne mutlu ki bize, siyasi ve ideolojik önderliğini emperyalizmin yürüttüğü, uzlaşma, tasfiye ve teslimiyet politikalarını Parti-Cephe olarak boşa çıkardık. Her koşulda direnmeye devam ettik.

Bugün ülkemizde yaşanan OHAL koşullarında yine tek başımıza direnme- nin onurunu yaşıyoruz. Meydanlarda Cepheli’lerden başka direnen yok. Dağlarda Cepheli’lerden başka bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm için savaşan yok. Savaşımızı yeni şehitlerle, yeni geleneklerle sürdürüyoruz.

EMPERYALİZME VE FAŞİZME KARŞI SAVAŞI SÜRDÜRME ONURUNA SAHİBİZ.

Dünyada ve ülkemizde uzlaşma, teslimiyet ve tasfiyeciliğin hızlandığı; silah bırakmaların, silahlarını bir bir betona yeraltına gömmelerin, ideo- lojik savrulmaların revaçta olduğu bir süreçte, Parti-Cephe olarak, Marksizm-Leninizm’i yaşattık, silahlı mücadeleyi yaşatmaya devam ettik. Herkes silahlarını betona gömerken biz, bombalarla yakılan, yerle bir edilen sığınaklardan silahları çıkararak savaşmaya devam ettik.

Yeni yeni Kızıldereler, Çiftehavuzlar yarattık ve yaratmaya devam ediyoruz.

Önderimiz şehit düştüğünde dağılacağımızı, bölüneceğimizi, yok olacağı- mızı düşünenler yanıldılar. Onlar Parti-Cephe’yi anlamadılar, onlar devrimi anlamadılar, onlar devrimci mirası, devrimci ideolojiyi ve devrimci kültürü anlamadılar.

Önderimizi şehit verdiğimizde “devrimcilik onunla yeniden tanımlandı” demiştik. Bunu anlamayanlar, dağılacağımızı sandılar yanıldılar. Sahte dostlarımızın da, düşmanlarımızın da hevesleri kursaklarında kaldı.

Çünkü Dayımız, kendisi gibi devrimciler yetiştirmeyi başardı. Çünkü Da- yımız, her türlü fırtınada ayakta kalabilecek bir ideolojik netlik ve sağlamlık yaratmayı başardı. Çünkü Dayımız, direnme ve savaşma kültürünü süreklileştirmeyi başardı. Çünkü Dayımız, sosyalist ahlakı Cepheli ile bütünleştirmeyi başardı.

Bu büyük güçle mücadelemize devam ettik. Yolumuza “ONSUZ AMA ONUNLA YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ” dedik. Öyle de yaptık.

Önderimiz fiziken yanımızda değildi ancak; devrimci düşünceleriyle, devrimci yaşamıyla, direnme ve savaşma kültürüyle, iradesiyle, öngörüleriyle, halk ve vatan sevgisiyle, yoldaşlık bağlarıyla, uzlaşmazlığıyla, Mark- sizm-Leninizm’e olan inancıyla, politik üretkenliğiyle, emperyalizme karşı tavır alma cüretiyle hep bizimleydi, yanımızdaydı.

Devrim yolunu önderimizle birlikte yürümeye devam ediyoruz. Dayı bu yola Kızıldere’den başladı. Biz bu yola Dayımızla düştük. Bu yol Kızıldere’den günümüze süren Anadolu halklarının kurtuluş yoludur.

Bu yol Anadolu’nun Parti-Cephe öncülüğündeki ihtilal yoludur. Bu yol sarp, engebeli ve dolambaçlı bir yoldur. Bu yolda geriye düşenlerde ola- cak, kahramanlaşıp halkın bağrında filizlenenler de.

Alişanlar, Erdallar, Muharremler, Hasan Selimler, Şafaklar, Çiğdemler, Oğuzlar, Mahirler, Leylalar bu savaşta halklarımızın gönlünde kahraman- laşan savaşçılarımız, komutanlarımız oldular. Önderimizin dediği gibi “BU TARİH ESAS OLARAK KANLA YAZILMIŞ ŞEHİTLERİMİZİN
TARİHİDİR”. Bu tarih yeni şehitlerle ve geleneklerle devrime kadar devam edecek. PARTİ-CEPHE bu tarihin zaferinin garantisidir.

Yoksulluk ve açlık büyüyor, işsizlik büyüyor. Dünya, halklar için koca bir cehenneme dönüştürülüyor. Emperyalist haydutların işgalleri, savaşları, yakılıp-yıkılan ülkeler, katledilen halklar, açlığa, yoksulluğa mahkum edilen milyarlar... Emperyalist haydutlar kendi bağırlarında, mezar kazıcılarını yaratıyor. Vahşeti arttıkça sonu yaklaşıyor. Sonlarını gördükleri için 21. YÜZYIL AYAKLANMALAR YÜZYILI OLACAK dediler. Ve sonla- rını gördükleri gerçeği açıkça itiraf ettiler: “MARKSİZM-LENİNİZMİN DÜNYADA BİR DAHA UMUT OLMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ” dediler.

İşte biz yolda yürüyoruz; Marksizm-Leninizm yolunda. Sosyalizm yolunda. Halkların kurtuluşu yolunda...

Emperyalist haydutlar kendileriyle birlikte sömürgelerini de dünyayı da uçuruma sürüklüyorlar. Yeni-sömürgeciliğin, emperyalizmin krizinin sonucu ülkemizde daha da katmerli bir baskı ve sömürüdür. Ülkemizde kriz her geçen gün derinleşiyor. Oligarşi hiç olmadığı kadar yönetememe krizi yaşıyor. AKP iktidarı, yönetememe krizini halka açtığı savaşla kapatmaya çalışıyor. Bu savaşın bugünkü adı OHAL’di.

Elbette saldırının odağında halkın devrimci öncüleri olacaktı. Emperyalist efendilerin de işaret ettiği Parti-Cephe olacaktı. Saldırısız, katliamsız bir

yıl yaşamadık. Parti-Cephemize yönelik ideolojik, fiziki, psikolojik sal- dırılar siyaset sahnesinde olduğumuzda beri aralıksız devam etti. Ancak özellikle 2016-2017 yılı ideolojik saldırıların yanında fiili saldırıların da doruğa çıktığı bir yıl oldu.

Umudun dağlarda yayılmasından korkuyorlardı. Dağı-taşı bombaladılar. Bir yıl içinde onaltı gerillamızı katletti. Dağlarda umudu daha filizlenme- den bitirmek istediler. “Dağlar teröristlerden temizlendi” diye sevinç çığ- lıkları attılar.

Tarihi bilmiyorlar, bilimi bilmiyorlar, Parti-Cephe’yi bilmiyorlardı. Sömü- rü ve zulüm oldukça buna karşı direnenler de olacaktır. Bu tarihin yasa- sıdır. Dağlar şahansız kalmaz. Kalmayacak... Çünkü biz Parti-Cephe’yiz.

Dağları bombalayanlar şehirlerde de onlarca demokratik kurumumuzu ka- pattı, mühürlediler. AKP faşizmi yüzlerce baskın, gözaltı, tutuklama terö- rüyle bizi bitirmeye çalıştı. Bitiremeyeceğini bile-bile. “Sizi demokratikte barındırmayacağız” diyordu işkenceci şefler. Sesimizi halka taşımamaz- dan korkuyorlardı. Direnenler olmasın istiyorlardı...

Kurumları, dernekleri, demokratik mevzileri sizler bahşetmediniz bize; kanımızla, terimizle bu mevzileri biz kazandık. Öyle kolay değil almanız. Demokratik mevzilerimizi terketmeyeceğiz. Yerimizden bir milim gerile- meyeceğiz. İlerlemenize izin vermeyeceğiz, vermiyoruz. Tıpkı, Stalingrad önlerinde Hitler faşizmine karşı savaşan Sovyet kızılordusu gibi. Önce durduracak, sonra mezarlarınıza kadar kovalayacağız sizi.

Bu ülkenin soysuz İçişleri Bakanı “SİYASETİ DHKP-C’NİN BASKISIN- DAN KURTARACAĞIZ” dedi. Hayır bu bir kararlılık ilanı değildir. Bu korkularının itirafıdır. Bu bugüne kadar söyledikleri yalanların itirafıdır. Yarınımız da bugünlerini yalanlayacaktır bir kez daha.

Değil mi ki bugüne kadar onlarca kez “BİTİRDİK, BELLERİNİ DOĞ- RULTAMAZLAR” dediler. Hani nerede bitirmiştiniz peki?

Şimdi “siyaseti DHKP-C’nin baskısından kurtarmaktan” söz ediyorsunuz. Ki baskı dedikleri de iki kamu emekçisinin direnişidir aslında. Henüz baskı görmediler daha. İki yiğit direnişçinin; Nuriye ve Semih’in kararlı dire- nişlerinin karşısında çaresizliği yaşadılar.

Hayır bitmedik, bitmeyeceğiz! Biz sizi bitireceğiz! Bu dünyada açlık-yok- sulluk-sömürü olduğu sürece; bu dünyada emperyalizm, faşizm olduğu sürece direnenler, savaşanlar bitmeyecek. Marksizm-Leninizm bitmeyecek. Kurtuluş kavgası ve umudu bitmeyecek. Parti-Cephe bu umudun, bu savaşın adıdır. Bitiremezsiniz!

Şehit düşen gerillalarımızın yerini yenileri alacak, alıyor. Her şehit düşen gerilla BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK, SOSYALİST BİR ÜLKENİN TEMELLERİ OLUYOR. Fiziki olarak katliamlara, kimi yenilgilere maruz kalabiliriz. Kızıldere’deki gibi toptan imha da olabiliriz, ancak ideolojik olarak teslim olmayanlar asla yenilmezler. İdeolojik olarak yenilmeyenler asla bitmezler, bitirilemezler.

Biz halkız! CEPHE HALKTIR!

Bizi bitiremezler, bizi bitirmeye ne emperyalistlerin ne de işbirlikçilerinin güçleri yetmedi bugüne kadar. Emperyalizme-faşizme karşı 45 yıldır sava- şıyoruz. Yüzlerce şehit, onlarca katliam, işkence ve tutsaklıkların içinden geldik. Teslim olduğumuzu göremediler. Bütün dünyayı teslim alabilirler, bütün dünyaya diz çöktürebilirler, herkes silahlarını toprağa gömebilir, anacak PARTİ-CEPHELİ’LER ASLA TESLİM ALINAMAZ.

Yoldaşlar!

Önderimizin bıraktığı, savaşı yaygınlaştırma ve süreklileştirme görevlerini yerine getirmek, her Cepheli’nin temel görevidir. Savaşımızı büyüteceğiz!

Savaşımızı büyütmenin en temel koşulu DAVA ADAMI OLMAKTIR.

Dava adamı olmak, Parti-Cephe ideolojisiyle, kültürüyle donanmak, her alanda ortak bir ruh hali yaratmaktır. Ortak ruh hali ortak şekilleniş, ortak, düşünce ve ortak tavırdır. Kadroları tek vücut halinde savaşan bir halk ha-reketini hiçbir teknik ve askeri güç yenemez. Bu nedenle;

İdeolojimize,
Politikalarımıza,
Savaşma ve direnme irademize,
Tarihimize,
Sınıf bilincimize ve kinimize,
Halkımıza ve vatanımıza,
Yoldaşlarımıza, örgütümüze, şehitlerimize, gelenek ve değerlerimize çok daha sıkı sarılacağız.

Savaşı her koşulda sürdürebilen bir yöneticiler ve komutanlar kuşağı ya- ratacağız. Her Cepheli yönetici-komutan olmayı önüne koymalı ve bu he- defe koşmalıdır.

Dünyamızı büyütmeliyiz, hedeflerimizi, görev ve sorumluluklarımızı bü- yütmeliyiz. Görev ve sorumluluklarını devrimci ilkelerle yerine getiren ve daha fazlasına aday olan yöneticiler kendini değiştirir ve yenilerler, kendi- leriyle olan savaşı kazanırlar. Kendimizle olan savaşı kazanmak, dünyayı fethetmenin yolunu açar. Evet biz dünyayı fethedeceğiz. Biz; emperyalist düzeni yerle bir edecek, yerine sosyalizmi kuracağız. Her Cepheli bu büyük iddiamızın garantisidir.

Yoldaşlar!

Kendimizi büyütelim, dava adamı olmak kendimizi büyütmektir. Kendimizi büyütmek devrimi büyütmek, savaşı büyütmektir. Bunun için önümüzde hiçbir engel yoktur. Tek engel zaaflarımız ve düzen alışkanlıkla- rımızdır. Ancak, biz bunları da aşabilecek güçteyiz. Bir Cepheli’nin gücü kendinden başlayarak dünyayı değiştirme gücüdür. Kendimizden başlayarak dünyayı değiştireceğiz.

Dava adamı olmak, savaşımızı büyütmektir. Savaşı büyütmenin yolu, yeni yönetici ve komutanlar kuşağından geçiyor. Dağda şehirde gerillayı, mahallelerde, alanlarda milisleri yaygınlaştırmaktan geçiyor.

Önderimizin yolunda yürümeye devam edeceğiz. Daha çok savaşlar vere- ceğiz. Yeneceğiz, yenileceğiz. Savaş bunun üzerine kuruludur. Daha çok şehitler vereceğiz, öleceğiz, öldüreceğiz. Bu savaşın yasasıdır. Biz bili- yoruz ki, savaşanlar, öle öldüre kendi açtıkları yolda adım adım ilerlerler. Halkların kaderini adım adım değiştirirler. Savaşmayanların ise halklara verebilecekleri hiçbir şeyleri yoktur.

Biz kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki, kendi yo- lundan yürümeyenler düşmanın yoluna girmek zorunda kalırlar. Ya yeni bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol yapacağız, karanlığı bedenlerimizle aydınlacağız. Kararlılığımızı asla kaybetmeyeceğiz. Bu kararlılığımızla;

Emperyalizme karşı BAĞIMSIZLIK Faşizme karşı DEMOKRAS Kapitalizme karşı SOSYALİZM savaşımızı sürdürmeye devam ediyoruz.

Tarihin sonu geldi, sınıflar mücadelesinin sonu geldi diyenlere, artık em- peryalizme karşı kimsenin savaşmaya gücü yetmez diyenlere inat, biz savaşmaya devam ediyoruz ve devam edeceğiz. Tarihte henüz son sözler söylenmemiştir. Biz henüz son sözümüzü söylemedik!

Tüm taraftarımız!

Taraftarlarımız bu örgütün en büyük değer ve güçlerindendir. Taraftarla- rımız günü geldiğinde kadrolarımızın görevlerini üstlenmişlerdir. Mücadelenin normal seyri içinde kendini geri çeken, işinde gücünde olan pek çok taraftarımız en zor koşullarda Parti-Cephesi’ni savunmak için en öne atılmıştır. Tüm tarihimiz en zorlu süreçlerde bu sahiplenmenin örnekleriyle doludur... Taraftarlarımız daha örgütü çağrı yapmadan sahiplenmeye koşmuş, boşlukları doldurmuştur. Bu önderi, kadrosu, taraftarıyla bizim gücümüzdür. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Baş düşmanımız emperya- listler de taraftar gerçeğimizi, Parti-Cephe gerçeğimizi öğrenmiştir. Öğrenmiş ve korkmuştur.

Amerikan emperyalizmin sözcüleri, Parti-Cephemizle ilgili hazırladıkları bir raporda “yöneticileri istesin taraftarları tank bulur” diye belirtiyor. Evet doğrudur, Parti-Cephe taraftarlığı savaşın gerçekliğini bilen, kendi sorumluluklarını bilen, konuşan değil iş yapan, devrimi isteyen ve devrim için çalışan emek verendir.

Parti-Cephe taraftarları en zorlu koşullarda, gözaltıları, işkenceleri, tutuk- lanmaları, katliamları göze alarak Partilerini sahiplenme bilincine sahiptirler.

Partimizin tarihinde taraftarlarımızın emekleri, yaratıcılıkları ve sahiplenmeleri elbetteki tartışılmazdır. Partimizin gelişiminin emekçileridir taraftarlarımız. Bugün devrimci mücadele ve savaşımız taraftarlarımız- dan her zamankinden daha fazla emek ve sahiplenme beklemektedir. Her Cepheli’nin görev ve sorumlulukları büyümektedir. Omuzlarımızdaki yük artmıştır. Bu yük sadece, şehit olan, tutuklanan yoldaşlarımızın yarattığı boşluğun yükü değildir. Bu yük faşizmin, emperyalizmin sömürü ve zulmünün tahammül sınırlarını aşmasının yüküdür. Bu yük artık her şeyiyle devrimcilik yapmak zorunluluğudur. Bu yük halk ve vatan sevgisinin, in- san olmanın dayattığı bir sorumluluktur.

Taraftar olmak, savaşın tarafı olmaktır. Taraf olmak sorumlu olmaktır. Parti-Cephemizin bütün sorunları, ihtiyaçları; mücadelemizin, devrimin, halkın bütün sorunları ve ihtiyaçları aynı zamanda taraftarlarımızın da sorunlarıdır. Sorunları çözmek için kafa yoracak, çözüm bulacak ve çözümün asli unsuru olacaktır. Savaşın kıyısında kenarında değil tam içinde olacaktır.

Her taraftarımız yaptıklarını en az ikiye katlamalıdır. Bir adım öne çıkma sırası taraftarlarımızındır. Elbetteki yıllarca örgütümüzün taraftarı olarak örgütümüzü sahiplenmek büyük bir değerdir, fakat bununla yetinemeyiz. Öne çıkmalıyız. Kadrolaşmalıyız. Herkes kadrolaşabilir, herkes savaşabilir, herkes yönetici-komutan olabilir.

Halk önderleri halkın içinden çıkar. Bu gerçeklikle hareket etmeliyiz. Ken- di bulunduğumuz alanları yönetebiliriz. Bu alanlardaki mücadeleyi biz örgütleyebiliriz, bu alanların kadroları, yöneticileri, komutanları, savaşçıları her şeyi biz olabiliriz. Bunun için bugüne kadar sürdürdüğümüz sorumluluk duygusunu bir adım öne çıkarmak yeterlidir.

Anadolu Halkları!

Bu savaş sizin savaşınız, bu savaş hepimizin. Çocuklarımızın geleceği, emeğimizin özgürlüğü, vatanımızın bağımsızlığı hepimizin sorunu. Her- kes bu savaşta yerini almalıdır. Savaşta tarafsızlık yoktur. Tarafsızlık zu- lümden yana olmaktır, tarafsızlık, açlığı, yoksulluğu, faşist baskıları onay- lamaktır. “Bu halk adam olmaz, bu halka güvenilmez” diyenlerden olma- dık. “Bu halk için ölmeye değmez” diyenlerden hiç olmadık. Tam tersine;

DEVRİM KİTLELERİN ESERİDİR DEDİK; LENİNCE. HALK YENİLMEZ DEDİK; STALİNCE.
ONLAR Kİ SUDA BALIK, KARINCA KADAR ÇOKTURLAR... DEDİK; NAZIMCA.
HALKIZ, HALKTAN BİRİYİZ, HALKIN ÖNCÜSÜYÜZ DEDİK; DAYICA.
HALKIMIZ SİZİN İÇİN ÖLÜYORUZ DEDİK; KEMALCE. SİZİ SEVİYORUZ DEDİK; ŞAFAKCA-BAHTİYARCA.

Anadolu halklarının tarihini, tarihimizi öğrendik. Halklarımızı; gelenek ve değerlerini öğrendik. Marksizm-Leninizmi öğrendik... Öğrendikçe sevdik. Sevdikçe güvendik. Güvendikçe haklılığımıza, meşruluğumuza inandık. Ve kazanacağımıza hiçbir kuşkumuz kalmadı. Halkı-Vatanı sevmenin onun için savaşmak olduğuna inandık. Devrim için savaşmayana sosyalist denmez dedik. Halkın içinden çıkıp öncüsü olduk.

Halklarımızın tarihi zulme, sömürüye, adaletsizliklere karşı isyanların ta- rihidir. Kawa’lar, Bedrettinler, Pir Sultanlar, Baba İshaklar, Köroğlular, Şeyh Saitler, Alişerler-Zarifeler, Nene Hatunlar, Mahirler, Dayılar, Sabo- lar, Niyaziler, Sinanlar, Fidanlar. Leylalar, Bilgehanlar... Ve saymakla bitmeyecek daha nice isimsiz kahramanlar çıkarttı bu halk.

İsyan ettik ayağa kalktık, hesap sorduk zalimden. Çoook yendik, çok yenildik. Kurtuluş Savaşı’nda onca olanaksızlığa karşı yedi-düvele meydan okuduk. Silahımızın olmadığı yerde çapalarımızla savaştık. Dişimizle tır- nağımızla kazandık kurtuluşu... Ancak kapıdan kovduğumuz emperyalizm haydutu bacadan girdi. Yardımlarıyla, ikili anlaşmalarıyla ve işbirlikçi Menderesleri, Bayarları, Demirelleri, Koçları, Sabancılarının yardımlarıyla girdi... Girdiler ve kirlettiler vatan toprağımızı.

Kendi ülkemizde, kendi toprağımızda bizi köle yaptılar. Kendi ürettiği- mizi yiyemez olduk. Yeraltı-yerüstü zenginliklerimizi yağmaladılar. Ge- leceğimizi ipotek altına aldılar. Doğmamış bebelerimize borçlu yaptılar... Yozlaştırdılar. Beyinlerimizi, yüreklerimizi zehirlediler...Dili bizden, dini bizden, görünüşü bizdendi işbirlikçilerin. Ancak yürekleri, beyinleri vatan hainliği doluydu. Ülkemizi, halklarımızı pazarladılar emperyalist efendi- lere. Kendilerini pazarladıkları gibi... İki kat sömürülüyoruz; bir yandan Amerikan, Alaman, İngiliz, Fransızı... ile emperyalist haydutlar, bir yandan da onların ülkemizdeki işbirlikçileri tarafından.

Sesimizi boğmak için faşizmle yönetiyorlar bizi. “Laik, demokratik, hu- kuk devleti” diyorlar adına. Yalan. İnanç özgürlüğü yoktur bu ülkede. De- mokrasi kendileri içindir. Bize sadece oyunu vardır. Hukuk mu? Evet bir hukuk devleti; faşizmin hukuku vardır bu ülkede... Yasa ve hukuk faşizmin

örtüsüdür. Faşizmin gayri-meşruluğunun örtüsü. Anadolu Halkları!
Kurtuluşumuzun yolu nettir; bu yol seçimlerden, parlamentodan değil Mahirler, Denizler, İbolar gibi; Niyaziler, Sabolar, Sinanlar gibi silah elde savaşmaktan geçiyor. Çünkü çözüm bu düzende değil, bu düzenin dışında- dır, devrimdedir. Emperyalist-kapitalist düzenin bize sömürü ve zulümden başka verecek hiçbir şeyi yoktur.

Sizden oy isteyenlere, çözüm parlamentoda diyenlere aldanmayın! Birde şunu deneyelim, bu daha iyi görünüyor demeyin! Hepsi aynıdır bunların.

“Hepimiz aynı gemideyiz, gemi batarsa hepimiz batarız” diyenlere gü- venmeyin! Bunu diyenler yalan söylüyorlar. Hiçbir zaman sömürenler- le-sömürülenler, ezenlerle-ezilenler, sömürücü egemenlerle-ezilen halk- lar, zenginlerle-yoksullar, toklarla-açlar aynı gemide aynı safta olmadılar. “Hepimiz aynı gemideyiz” diyerek hep bizden fedakarlık istediler. Bizi sömürdükçe, katlettikçe öfkemizi, kinimizi yumuşatmak için bu yalana başvurdular.

“Tarih sınıflar savaşımından ibarettir” dedi Marks. Tarih iki sınıfın kavga- sıydı. İki sınıf; BİZ ve ONLAR. Biz; ezilen halklar. Onlar; sömürücü zor- balar. Onları yoketmeden insanca, eşit, adaletli, özgür yaşam bize haram.

Peki biz kime-neye güvenelim mi diyeceksiniz?

Bize güvenin, kendinize güvenin, bilimin ve tarihin yasalarına güvenin... Sizden oy istemiyoruz. Size sahte vaatlerde de bulunmuyoruz. Sizden kendi çıkarımıza bir şey de istemiyoruz. Savaşın deyip, kendimiz arkada du- rup, sizi öne itmiyoruz; savaşın en kızgın anında sizi bırakıp kaçmıyoruz, kaçmadık.

Kurtuluşumuzu istiyoruz. Kendi kavganızı, kendi savaşınızı verin diyoruz. Cephe’ye katılın, Cephe’ye destek olun diyoruz... En önde biz savaşıyoruz. Asla teslim olmayacağız diyoruz.

Halk olmadan devrimciler, devrimciler olmadan halk hiçbir şey yapamaz. Ancak halkın örgütlü gücüyle birleşmiş devrimci şiddetin önünde hiçbir

güç duramaz.

Bu savaş senin savaşın. Herkes olanaklarıyla, yaratıcılığıyla, savaşçılığıyla devrime katılır. Herkesin yapabileceği bir şey vardır. Nasıl savaşacağımızı bilmiyor muyuz? Savaşın içinde öğreneceğiz. Biz de savaşı savaşın içinde öğrendik. İnanıyoruz ve biliyoruz ki halklarımızın engin deneyimleri var. En son Gazi Ayaklanması’nda, Haziran Ayaklanması’nda gördük bunları.

Anadolu Halkları!

Kaderimizi sömürücü halk düşmanlarının ellerine terk edemeyiz. Kaderi- mizi, bizi Soma’da olduğu gibi yeraltına gömenlere teslim edemeyiz. Ka- derimizi emperyalist tekellerin insafına terkedemeyiz.

Daha yakın zamana kadar, “barış” diyorlardı, “insan hakları” diyorlardı, “kardeşlik” diyorlardı. Görüldü ki, bunların hepsi yalan. Özellikle Kürt halkımız bu yalanlarla kandırıldı ve oyalandı.

Faşizmle, emperyalizmle barış-uzlaşma olmaz. Kurtla-kuzu birarada yaşa- yamaz. Yaşamayacağız.

Emperyalistler-faşistler bizi kurban etmek istiyorlar. Olmayacağız. Kurbanları değil cellatları olacağız.

Faşist AKP sonu yaklaştıkça halka karşı savaşını daha da büyütüyor. Ordu- su, polisi, MİT’i, özel timi yetmiyor, halkı katledecek sivil faşistleri kamp- larda eğitiyor, silahlandırıyor. Katillerini yasal engellerden muaf tutuyor. Günü-zamanı geldiğinde halkın üzerine, devrimcilerin üzerine salmak için...

Bizde boş durmamalıyız. Beklememeliyiz. Beklemek ölümdür. Beklemek yarın yaşayacağımız acıların bugünden habercisidir.

Ne yapacağız?

Silahlanacağız.

Kendi örgütlenmelerimizi kuracağız. Halk Meclislerimizi, Komitelerimi- zi, Milislerimizi kuracağız. Kurulu olanlara katılıp güçlendireceğiz.

Elimizdeki bütün imkanlarla savaşı büyütelim. Cephe savaşçılarına silah, istihbarat, ev vb. olanaklar sunun!

Halklarımız!

HALKIN KURTULUŞ SAVAŞINA CEPHE’YE KATILIN! HALKIN MİLİSİ, GERİLLASI OLUN!

HALK MECLİSLERİ’NDE HALK KOMİTELERİ’NDE ÖRGÜTLENİN!
KURTULUŞUN YOLU PARTİ-CEPHE’NİN YOLUDUR! BİRLEŞELİM, SAVAŞALIM
DEMOKRATİK HALK İKTİDARINI KURALIM!

FAŞİZMİ VE EMPERYALİZMİ YENECEĞİZ! DÜNYAYI BİR KEZ DE TÜRKİYEDEN SARSACAĞIZ! YAŞASIN MARKSİZM-LENİNİZM
HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!



0 Reviews