Susarsak Dilimiz Lal Olsun

Susarsak Dilimiz Lal Olsun

Devamını Oku »

Kitap Adı: Susarsak Dilimiz Lal Olsun
Yazar Adı: HHB Avukatları
Yayınevi: Boran Yayınları


Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız


Halkın Sesi Kütüphanesi İçin Tıklayınız




ÖNSÖZ

Avukat ölse mezarında hak arar… Böyle söylemişti sevgili Ebru. Ömrü hak ara- makla geçmişti. Hak arama yolunda, adalet uğruna mücadelede karanlık bir tünele girdiğinde, önüne „aşılamaz“ engeller konulduğunda, kapıları yüzüne kapayıp ka- ranlığa boğmak istediklerinde -ama sadece onu değil tüm halka yapmak istedikle- rinde bunu- o bir kıvılcım çaktı, bedenini fener eyleyip karanlığa ışık oldu, tünelin ucundaki ışığı, kurtuluşu gösterdi...

“Adaletin ekmek gibi zorunlu olması yalnız bir şiir mısrası değil. Biz, adaletin acil ve hayati olduğunun deliliyiz sadece.” demişti bir yazısında.

Arapça bir kelime olan delil, hukukta -yanlış olarak- “kanıt” yerine kullanılır çoğu zaman. Oysa delilin kelime anlamı “yol gösterici, kılavuz” olarak geçiyor sözlüklerde. Alevi inancında ise delil, çerağ ile birlikte kullanılmaktadır. Farsça bir kelime olan çerağ; kandil, güneş, mum, lamba, çıra anlamına gelmektedir. Yani ışığı, aydınlığı simgeler... Ebru da adalete adadığı, adalete olan açlığını-açlığımızı dindirmek için açlığa yatarak feda ettiği yaşamıyla adaletin nasıl “acil ve hayati” olduğunun delili, ona ulaşmanın rehberi, o yolun ışığı, aydınlığı oldu aynı zamanda.

Evet, Ebru fiziksel olarak aramızdan ayrılalı bir yıldan fazla oldu belki. Hatta ne- redeyse iki yıl olacak. Siz bu kitabı okuduğunuzda belki yıllar geçmiş olacak. Ama acımız hala taze, öfkemiz ilk günkü kadar diridir, öyle kalacak... Değil bir yıl; yıllar, yüzyıllar da geçse acımız hala ilk günkü kadar taze, öfkemiz ilk günkü kadar diri ol- maya devam edecek.

Hani diyor ya Ahmed Arif; “Ve sen daha demincek Yıllar da geçse demincek,
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm, Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim, Yaran derine gitmiş,
Fitil tutmaz, bilirim...”

Bizim de yaramız derine gitmiştir, fitil tutmayacak...Ebru’nun yüreklerimizde bı- rakıtığı acı ve öfke de “daha demincek” gibi taze ve taze olmaya devam edecek... Ve onu hep iyilikle, güzellikle anacağız. „Kör ölür badem gözlü olur“ diye değil O, hayata hep badem gözleriyle baktığı, bakmakla kalmayıp gördüğü, gördükleri kar- şısında umursamaz olmadığı için… Onun umursamaz olduğu tek şey zalimin zulmü ve birgün nasılsa kapısını çalacak olan ölüm olduğu için...

“Bu dünyadan korkar mı sanırsınız beni, Ölmekten mi korkar sanırsınız,
Canımın, bırakıp bedenimi, gitmesinden mi? Ölüm gelip gelmemiş umrumda değil.
Yolumu kesen insanca yaşayamamak’’

Böyle demişti Hayyam bir dörtlüğünde. Ebru da işkenceyle kapatıldığı bir polis minibüsünde, elleri arkadan kelepçeli vaziyette, şöyle seslenmişti işkencecilere; “İs- terseniz işkence yapın, ters kelepçeleyin umurumda değil.” Ve eklemişti; “Dilimiz lal olsun eğer susarsak”

Ebru’nun dili lal olmadı, susmadı. İşkenceyi de ölümü de umursamadı. Lal olan dillerin arasından fırlayarak kör gözlere ışık, lal dillere söz oldu. Türkçeye Kupkuru Bembayaz Bir Yaz olarak çevrilen A Dry White Season (Kuru Beyaz Bir Mevsim) fil- minde şöyle bir diyalog geçer: “Yaşayanlar ölülerin gözlerini kapatır, ölülerse yaşa- yanların gözlerini açar.” İşte Ebru’nun ölümü de bizim, hala yaşayanların, henüz ölmemiş olanların gözlerini açtı. Ve bizim gözlerimiz O’nun o kapkara, hesap soran gözleri olacak...

Dedik ya, bu yalnızca fiziksel bir ayrılık. Biliyoruz, Ebru hala bizimle. Adalet mü- cadelemizde yaşıyor. Ve daima yaşayacak... Sonsuza kadar...

Ve biz dünyaya onun zalimlere öfke; halka, yoldaşlarına ve dostlarına sevgi dolu bakan gözleriyle bakmaya devam edeceğiz.

Elinizdeki bu kitap onun badem gözleriyle baktıkları ve gördüklerine dair kendi kaleminden ve ona yazılan yazılardan oluşuyor.

Mücadelemizde ışık, yolumuzda rehber olması ümidiyle, İyi okumalar...

Halkın Hukuk Bürosu Enternasyonal Büro



0 Reviews