Devamını Oku »
Kitap Adı: BİZİM GÜNEŞİMİZ DİRENİŞTİR
Yazar Adı: Çiğdem Şenyiğit
Yayınevi: Boran Yayınevi
Basım Tarihi: Ocak 2024
Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız
Halkın Sesi Kütüphanesi İçin Tıklayınız
Önsöz
Çiğdem Şenyiğit’in öykülerini okudunuz mu?
Gelin birlikte okuyalım.Ve her öyküden sonra soralım: Bu
öyküler bizi nereye çağırıyor?
Malum, devrimci yazarların ürettikleri eserlerden oluşan kitaplar
haklı bir davayı, umutlu bir kavgayı içerirler. Tam da bu nedenle, sömürü ve
zulme karşı ekmek ve adalet kavgasının estetik silahları sayılır bu kitaplar.
Nazım Hikmet ustamızın deyişiyle söylersek: “... Davası, meselesi
olmayan kitap kitap değildir. Dikkat et, bütün büyük kitaplar, roman, şiir
falan, insanların karşısında haklı bir davayı öne süren, bir meseleyi ele alan,
onu edebiyat çerçevesi, kanunları ve imkânlarıyla halle çalışan kitaplardır. Bu
dava ve mesele ne kadar insana yakın, ne kadar kendi devrinin, hiç olmazsa
yakın geleceğinin davası ve meselesi olursa o kitap o kadar büyük ve değerli
olur. Davası olan kitap kavgası olan kitap demektir. Kavgasız kitap hareketsiz
kitaptır, hareketsiz kitap ise ölüdür.”
İşte, devrimci edebiyat ile burjuva edebiyatın farkı budur. Devrimci
edebiyat, hayat denilen kavga kadar canlıdır. Burjuvazinin yönlendirdiği
edebiyat ise ölüdür. Çünkü halk için üretilmezler. Bunlar, piyasa için üretilen
birer metadır. Ve dahası, özellikle 1945’lerden sonra CIA’in denetiminde
şekillendirilen burjuva edebiyat ölüdür, gericidir, yozdur ve zehirlidir.
Halk için değil, piyasa için üretildiklerinden ölüdürler.
Haklı bir davayı savunmak yerine, burjuva ideolojisini yaymayı esas
aldıklarından gericidirler. Hayatı aydınlatmak yerine, kendini tekrar etsin
diye düzenin çarklarına estetik yağ olduklarından zehirlidirler. Edebiyat
piyasasının marka yazarlarına, bunalım edebiyatı yapan küçük burjuva
sanatçıların yazdıklarına baktığımızda; karşımızdaki tablo budur. Kurallarını
emperyalizmin koyduğu piyasa için üretenlerin halka yalan söyleyerek,burjuva
ideolojisini yaymak dışında üretebildikleri bir şey yok. Devrimci sanatçılar
ise, adalet davasının, ekmek kavgasının gerçeklerini seslendirip öykülemeye
devam ediyorlar. Onların sanatı, hayat hakkında devrimci fikirler yaymanın
gücüne ve güzelliğine sahiptir.
Yine Nazım Hikmet ustamızın deyişiyle söylersek:
“Dönemlerinin karanlık güçleriyle savaşan ilerici sanatçılara her ülkede ve her
çağda rastlanır. İnsanların mutluluğu ve dünyada güzel bir yaşam için savaşa
giren bu ilerici sanatçılar her zaman karanlık güçlerce kuşatılmış,
kovuşturulmuş, baskıya uğratılmış, hapsedilmiş ve öldürülmüşlerdir. Fakat onlar
hiçbir baskı ve tehdidin, hiçbir ölümün,hiçbir yalanın tarihin akışını, iyiye,
güzele, haklıya ve mutluluğa yönelişini durduramayacağını bilirler...”
Devrimci yazarımız Çiğdem Şenyiğit’in hayatı öykülemesi de
böyledir. Tarihin akışının nereye doğru ve nasıl ilerlediğini anlatır. İyiyi,
güzeli, haklıyı anlatır. Yumrukları vardır bu öykülerin, zulme savrulan...
Yüreği vardır her satırının, halkın ekmek kavgasının içinde çarpan... Rüzgarı
vardır, post-modern yalan bulutlarını dağıtan...Soluğu vardır Çiğdem’in
öykülerinin, o kadar canlıdır. Ve kokusu vardır: Açlık, ter, ateş ve gelecek
kokar bu öyküler. Kimi zaman yedi notayı konuşturacak kadar büyülüdür Çiğdem’in
kalemi, kimi zaman da ucuzluk peşinde koşan yoksulların mizahına ses olur.
Dili, üslubu, biçimi öyküsüne göre değişir. Bu öykülerde değişmeyen tek şey,“halka
hizmetleri, halkı güzel günlere çağırmaları”dır.
Nazım ustamızın deyişiyle söylersek: “Komünist oldum olalı,
güzel sanatlardan beklediğim, istediğim şey, halka hizmetleri, halkı güzel
günlere çağırmalarıdır. Halkın acısına, öfkesine, umuduna, sevincine, hasretine
tercüman olmalarıdır. Sanat telakkimde değişmeyen işte budur. Geri yanı boyuna değişti,
değişiyor, değişecek. Değişmeyeni en dokunaklı, en usta, en faydalı, en güzel,
en mükemmel ifade edebilmek için durup dinlenmeden değiştim, değişeceğim...”
Sevgili Çiğdem’in öyküleri de halkın acısına, öfkesine,
umuduna, sevincine, hasretine tercüman olmayı başarıyor.
‘Halkın anlayacağı bir dil’ ukalalığı ile değil, halkın
diliyle anlatıyor öykülerini.
‘Halkın düzeyine inme’ küstahlığıyla değil, halkın içinden
gelerek anlatıyor yaşananları.
Söz konusu olan, devrimci sanattır ve devrimci sanatçılar,
üretmeye devam ediyorlar. Şarkılar söylüyor, öyküler yazıyorlar. Ne sesleri
kısılabiliyor ne kalemleri kırılabiliyor. Onlara selam olsun.
Halkın devrimci sanatı yoluna devam ediyor. Bu yolda
romanlar, öyküler yaratan Çiğdem Şenyiğit’e selam olsun.
Bu öyküleri alınteri ve kanlarıyla hayata yazan o büyük
sanatçıya; halkımıza bin selam...
Sahi, Bu Öyküler Bizi Nereye Çağırıyor?
Ümit İlter
18.5.2023
Marmara (Silivri) Hapishanesi
0 Reviews