Devamını Oku »
Kitap Adı: Böyle Düştü Alınlarına Yıldızlar
Yazar Adı: Hünkar Derya Güneş ve Özgür Tutsaklar
Yayınevi: B o r a n Y a y ı n e v i
Basım Tarihi: Haziran 2023
Kitabını
İndirmek İçin Tıklayınız
Halkın Sesi
Kütüphanesi İçin Tıklayınız
ÖNSÖZ
Bugünkü ülke
gerçeğimizde ne yazık ki ülkesinin ve halkının sorunlarını kendisine dert
edinen, kalemini ve aydınlığını zulme karşı silah olarak kullanan belli bir
sanatçı kesiminden söz etmek mümkün değil. Sanatçılar örgütsüz, halktan ve
kavgadan uzak. İstisnalar ise genel durumu değiştirmiyor. Bireyci, küçük
dünyalarla yetinen, yoz burjuva, küçük-burjuva sanatı her yanı kaplamış
durumda.
Bir yandan da
direnen, savaşan, bedel ödeyen bir halk gerçeği var; onun tarihi var, bugünü ve
geleceği var. Emperyalizme ve faşizme karşı canını dişine takmış yürüyenler
var. Onlar kendilerine “yazar”, “çizer” demez. Çünkü onlar önce devrimcidir.
Onların mesleği devrim için yaşamak, halkının özgürlüğü, ülkesinin bağımsızlığı
için savaşmak ve savaştırmaktır. Devrim için yaşamaksa emekçi, yoksul halkı
düzene karşı seferber etmek, örgütlemek, kurtuluş mücadelesine katmak demektir.
Sanat ve sanatçılık bir ihtiyaç temelinde bir zorunluluk olarak ortaya çıkar.
Ve ancak bu zorunluluğu kavrayan devrimci sanatçılar gerçek anlamda özgür bir
sanat yaratabilir.
Devrimci sanat
birleştirici ve örgütleyici büyük bir güçtür ve bu gücü kuşanmaktan hiçbir
devrimci kaçınamaz. Küçük burjuva aydınlarına bel bağlamak ya da onlara
öykünmek bir çıkış değildir. Kavgayı, gerçekleri sanatın diliyle anlatma
görevini, silahlarını omuzladıkları aynı militan coşkuyla omuzlamaları
gerektiğini bilir devrimciler. Umudun savaşçısı olmak devrimin sanatçısı
olmaktır ve her Cepheli bunu kendi eylemiyle doğrulamak için hayatın her
alanında mücadele etmelidir. Bu romanın yazarı, tutsak bir savaşçıdır.
Elinizdeki sayfaları F tiplerinde Özgür Tutsakların yürüttüğü Genel Direniş
sürecinin eylemlerle dolu günleri, ayları boyunca yazmış, yazarken sadece
tecrit koşullarıyla değil, bir roman yazma konusundaki tereddütlerine karşı da
savaşmış ve her iki savaşı da kazanmıştır. Bu eser böylesi kazanılmış
zaferlerimizden birinin ödülüdür. Tarihimizin özel bir alanını ve bu alanda
yaşanmış özel bir deneyimi unutulmaya terk etmemek; ve dahası, bu deneyimle
yaratılan değerlerin, birikimin geleceğe kalmasını, yol göstermesini sağlamak…
İşte bu sorumlulukla Özgür Tutsaklar üretmeye devam ediyor.
Bu romandaki
kişiler gerçek, olaylar ise gerçekler üzerinden kurgulanmıştır. Roman, herkesin
“düze inmek” için fırsat kolladığı bir dönemde devrim yapmak için dağların
yolunu tutan bir grup savaşçının uzun yürüyüşünde savaşmayı adım adım
öğrenmelerinin, savaşçı yeteneklerini nasıl kazandıklarının hikayesini
anlatıyor. Bu hikaye elbette onu çevreleyen koşulların ve sürecin bir
parçasıydı. Romanda irdelenmiş olmasa da 2010 sonrası yıllarda, UMUDUN
atılımıyla sarsılan ülke manzarası hikayenin arka planıdır. Munzurlara
ulaşmalarıyla noktalanan bu ilk yürüyüş romanda anlatılan birkaç aylık dönemle
sınırlanabilecek bir süreç değildir. Diyebiliriz ki bu yürüyüşün ilk adımlarını
ABD Büyükelçiliğinin sokağında Alişanlar atmıştır. İbrahimler, Hasan Selimler,
Muharremler, Şafaklar, Elifler… Atılımın bu öncü isimleri ilk kararlı adımların
sahipleriydi. Bayrak onlardan alınıp, şehrin sokaklarından doruklara taşındı.
Savaşçılarına
yaptığı bir konuşmada “Daha çok yürüyecek, değişecek ve öğreneceğiz” der Kenan.
Onun komutasında yürüdüler. Ülkemizdeki ekonomik, siyasal, sosyal koşullar
onları dağların sarp yollarında, el yordamıyla emekleyerek yükseklere
tırmanmaya zorluyordu. Oligarşi sömürüsünü sürdürmek ve sistemini ayakta tutmak
için baskı, zor ve terör uygulayarak halkın kendi hakları için bilinçlenmesini,
örgütlenmesini ve mücadelesini engellerken, onlar üzerlerine düşen tarihsel
misyonu gerçekleştirmek için yürüdüler. Halka güvenmeyenlerin, aklını
emperyalizme satanların delilik dediği bir şeydi bu. Tabii ya, henüz devrim
yapabilecek fiili bir kitleselliğe, teknik donanıma ve fiziki güce sahip
olmamalarına rağmen emperyalizme ve faşizme meydan okuyorlardı. Bu gücü
ideolojilerinden alıyorlardı. İdeoloji insana geleceği görebilme, geleceğe
giden yolda gelişmeleri doğru analiz etme becerisi kazandırır. Onlar
ellerindeki bu yenilmez silahla her yeni menzilde büyüyerek yürüdüler.
Bu yürüyüş,
birlikteki her savaşçı için kendini ve yoldaşlarını tanımanın, zor ve güç
şartlarına dayanabilmenin, eyleme geçebilmenin, iyi manevra yapabilmenin,
sessiz olabilmeyi becerebilmenin, işaretlerle hareket edebilmenin, emirlere
koşulsuz uyabilmenin, sıcak bir çatışmada karşılaşılabilecek bütün durumlara
uygun bir şekilde hareket edebilmenin, birliğin kendi içindeki uyumunun ve daha
birçok savaşçı alışkanlığının kazanıldığı bir akademi oldu.
Bu akademinin
öğrencileri, “Dünyada bir daha asla Marksizm’in Leninizm’in güç olmasına izin
vermeyeceğiz” fermanı yayınlayan emperyalizme, Dadaloğlu’nun haykırışıyla cevap
vermişlerdir: “Ferman Padişahın Dağlar Bizimdir!” Ve o dağlara doğru durmadan
yürümüşlerdir. Devrime giden o “sarp, engebeli ve dolambaçlı” yolun ancak zorlu
bir yürüyüşle katedilebileceğini bilenler için bir rehberdir onların yürüyüşü.
Emperyalizmin
karargahlarında devrim ve sosyalizm inancını yok etmek için durmadan çalışan
uzmanların, yüreği halk ve vatan sevgisiyle, bağımsızlık tutkusuyla dolu halkın
yiğit evlatları karşısında yenilgisi kaçınılmazdır. Bu gerçeği emperyalizmin
tecrit hücrelerinden bir kez daha haykırıyoruz!
Böylesine güçlü
bir haykırışın soluğunu bize veren, kahramanlarımızı bize getiren, bizleri bir
solukta Munzurlara götüren bu romanı beğeneceğinize, ikinci cildini de
bekleyeceğinize inanıyoruz.
İzmir 2 No’lu F
Tipi Özgür Tutsaklarının kolektif emeğiyle ortaya çıkan bu romanı Onur,
Çayan, Leyla, Oğuz, Mahir ve 11’lerimize adıyoruz.
Büyük Ailemize
ve Halkımıza Saygılarımızla
İzmir 2
No’lu F Tipi Hapishanesi
ÖZGÜR
TUTSAKLAR
0 Reviews