Kitap Adı: Devrimci Avukatlık
Yazar Adı: Aytaç Ünsal
Yayınevi: Boran Yayınları
Basım Tarihi: Aralık 2019
Yazar Adı: Aytaç Ünsal
Yayınevi: Boran Yayınları
Basım Tarihi: Aralık 2019
ÖNSÖZ
Avukat ayrıcalıklı bir meslek midir? Evet, avukatlığın bir
kamu hizmeti yani adalet ile ilgili olması nedeniyle bir takım ayrıcalıkları
olduğu kabul edilir. Avukatların hem müvekkillerine karşı hem devlete karşı
bağımsızlığı bunların en başında gelir. Savunma dokunulmazlığı, kamu alanındaki
işlemlerinde öncelik, kamu kuruluşlarının avukatlara yardım etmesi ve mesleğin
onuru, namusu ve dürüstlüğünün mesleğin temeli olması, reklam yasağı, ticari
olmaması gibi ayrıcalıklardan bahsedebiliriz. Bu ayrıcalıkların nedeni
avukatlığın amaçları kanunda da kabul edilen “hukuki mesele ve anlaşmazlıkların
adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam
olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel
kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak” olarak sayılmasındandır.
Kanun Barolara da “hukukun üstünlüğünü, insan haklarını
savunmak ve korumak” görevi yüklemiştir. Dolayısıyla avukatlık ticari bir
faaliyetten çok toplumsal ve amaçlarını gerçekleştirmek yönünde ise siyasal bir
meslek olarak kabul edilmelidir. Durumu kanun inceleme üzerinden
değerlendirdiğimizde bunları doğru kabul edebiliriz. Ancak gerçeklik böyle
midir? Avukatlar hala bağımsız mıdır, adaletin ve hakkaniyetin yerini bulması,
hukukun uygulanması konusunda hangi imkânlara sahipler. Devletin bu amaçlara
aykırı tutum ve davranışları hatta yasal düzenlemeleri yok mu? Herkesin
cevabını bildiği sorular bunlar. Hukuki düzenlemeler ve gerçekleşen pratik bir
biriyle örtüşmüyor.
Avukatlar, kendilerinden beklenen amaçlardan hızla
uzaklaşırken, hukukta metalaşmaktadır. Buna rağmen, kendisinden beklenen temel
işlevinden tamamen uzaklaştırılmış ve ticarileştirilmiş değildir. Bu elbette
Ekmek, Adalet, Özgürlük mücadelesi veren, mesleği bu mücadelenin bir parçası
olarak ele alan, halkın çıkarlarını öncelikle sayan avukatların başarısıdır.
Devrimci avukatlar, hukuku halkın mücadelesinin bir parçası
olarak ele aldıklarından, hukuku iktidarlara karşı bir silah gibi kullandıkları
ve halka bilinç ve umut taşıdıkları, hukuksal mücadeleyi toplumsal mücadele ile
birleştirdikleri için, avukatlığın yozlaşmasına karşı durdukları, birlik ve
dayanışmayı güçlendirdikleri için bedel ödüyorlar. Bedel ödüyorlar ama
vazgeçmiyorlar. Tutsak alınıyorlar direnmekten ve üretmekten, tartışmaktan
vazgeçmiyorlar. Ve avukatları mücadeleye ve halkın avukatlığını yapmaya çağırıyorlar.
Mesleğin ilerici ve olumlu yanlarını, toplumsal özünü, siyasal etkisini,
kültürel zenginliğini, mücadele dinamiklerini başka türlü korumak mümkün değildir
diyorlar. Mesleğin ticarileşmesi avukatı da nesneleştirmekte, onu düzenin işsiz
ve çaresiz bıraktığı milyonların arasına itmektedir. Verilere şöyle bir göz
atalım. 2018 verilerine göre 41 tanesi devlet olmak üzere 82 üniversite de
hukuk fakültesi bulunmaktadır.
Barolar Birliği verilerine göre avukat sayısı 31 Aralık
2018’de 116 bin 779’a ulaşmıştır. Her yıl ortalama 10 bin kişi avukat
olmaktadır. Avukat sayısındaki bu hızlı artış, avukatların işçi sınıfına
katılmasına neden olmaktadır. Elbette bununla birlikte işsizler arasına
avukatlarda katılmaktadır. Mezun olan avukatların önemli bir kesimi, avukatlık
bürolarında ücret karşılığı çalışmakta. Bu avukatların çoğu oldukça düşük
ücretlerle, doğru dürüst sosyal güvence sahibi olmadan çalıştıkları halde,
başkalarının haklarını almak için mücadele eden avukatlar, gerçekten
kendilerini işçi olarak düşün(e)mediklerinden, işten çıkarıldıklarında kıdem
tazminatlarını talep de edemiyorlar. Daha on yıl öncesine kadar “işçi avukat”
kavramına karşı çıkılırken, bugün işçi avukatların durumu ve sorunları
tartışılmaya başlanmıştır.
Avukatlık büroları ekonomik nedenlerle peş peşe kapanmak
zorunda kalırken, onlarca, yüzlerce avukatı çalıştıran avukatlık bürolarının
sayıları hızla artmakta. Mesleğe yeni başlayan avukatların büro açması hayal
olarak kalmaktadır. İşçi avukatların çalışma koşulları ağır, ücretleri düşük,
mesleki tatmin düzeyleri azalmaktadır. Bu tarz bir çalışma, avukatlık
mesleğinin yürütülme biçimini de değiştirmekte, dar bir uzmanlık alanına
hapsedilerek avukatlık “teknik bir iş”e indirgenmekte. Bu durum karşısında
avukatların bağımsızlığından ve etik kurallarından bahsetmek mümkün
olmamaktadır. Kapitalizmin işleyiş yasalarıdır bunlar ve avukatları olduğu gibi
her mesleği piyasa alanına çeker.
Kendisi de bir süre avukatlık yapmış olan Lenin’in bu durumu
çok sade özetlemiştir. “Kapitalizm insan emeğinin tüm alanlarında büro ve
meslek sahibi işçilerin sayısını dikkate değer bir hızla artırıyor ve
entelektüeller için büyüyen bir talep yaratıyor. Bunlar ilişkileri, dünya
görüşleri vb. ile kısmen burjuvaziye bağlanıyorlar, kısmen de kapitalizmin
bağımsız pozisyonlarını ellerinden aldığı, onları ücretli işçi olmaya zorladığı
ve yaşam standardını düşürmekle tehdit ettiği entellektüeller olarak işçi
sınıfına bağlanarak öteki sınıflar arasında özel bir yer tutuyorlar.”
Sistem, avukatları hızla işçi sınıfına bağlıyor. Fakat ne
yazık ki, sınıfsal dönüşümün hızı, ideolojik bir dönüşüm yaratmıyor. Binlerce
genç, zor koşullarda çalışan avukatlar ideolojik olarak kendilerini işçi
görmeyip, daha yüksek bir yaşam standardını yakalayabilme umutları taşıyorlar.
Hem hukukun işlevine, toplumsal yapıdaki etkisine hem de mesleğin dönüşümüne
ilişkin yanlış ideolojik şekillenme düzeni güçlendirmektedir.
Gerçek şu ki, ne meslek sorunları, ne avukatlığın geldiği
durum, ne de halkın yaşadığı sorunlar birbirinden kopuk değildir.
Avukat, sistemin çelişkilerini, sancılarını yaşar. Bundan
kaçış mümkün değildir ancak bununla mücadele edilerek karşı koyabiliriz. Bize
dayatılanlara mahkûm olmayız. Avukatlar, mesleklerinin toplumsal özüne sahip
çıkmalıdır, meslek sorunlarına karşı örgütlenmeli, halkın hakları için mücadele
etmenin, mesleğin itibarının ve gelişimin kaynağı olduğunu bilmelidir.
Halkın Hukuk Bürosu
Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız
Halkın Sesi
Kütüphanesi İçin Tıklayınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme