
Yayınevi: Boran Yayınevi
Basım Tarihi: Ağustos 2018
Önsöz
Halkız Biz
Gece vakti, kara toprakta
Yalnızlık duymuyorum.
Halkım ben, sayısı bilinmez halk.
Sesimde sessizliği delecek
Ve karanlıkta filizlenecek
Arı bir kudret var.
Ölü, şehit, gölge, buz,
Tohumla kefenlenir birden.
Gömülü görünür halk.
Fakat döner buğday yeryüzüne geri.
Acımasız kızıl elleri
Sessizliği deler.
Biz yeniden doğarız ölümden.
Pablo NERUDA
İki sınıf var. Biri ezen, sömüren, katleden, milyonlarca
insanı aç, işsiz, sefil bırakan. Açlıktan öldüren, savaşlar çıkartan, halkların
üzerine bombalar yağdıran, şehirlerimizi, dağlarımızı yakın yıkan, dünyayı
emekçilere cehennem eden…
İki sınıf var. Emeğini, alınterini ortaya koyan, hayatın hep
ileriye doğru gitmesi için çabalayan ama bunun karşılığını alamayan. Emeğinden
başka satacak bir şeyi olmayan, çoğu zaman olan biteni sessizce izleyen ancak
yeri geldiğinde gerek tek tek gerekse de kitleler halinde kahramanlaşan onlar…
İki sınıf var. Gerek Anadolu’muzda gerekse de dünya da ezen
ve ezilenler.
İki sınıfın tarihi de, kültürü de, hayata bakışı da, müziği
de, öyküsü de bir birinden tamamen farklı. Onlar hep aynı gemideyiz dese de biz
asla onlarla aynı gemide olmadık. Onlar bizim emeğimizi çaldılar. Özgürlüğümüzü
gasp ettiler. Nehirler boyu kanımızı akıttılar. En usta cellatlarına vahşi
işkenceleri uygulattılar. Derimizi yüzüp bedenimizi parçaladılar.
İki sınıf var ve tarih bu iki sınıfın savaşımından
ibarettir.
Burjuvazinin tek derdi saltanatını sürdürmek. Bunun için her
yolu deniyor. Baş düşmanı ise halkımız. Yani işçiler, köylüler, emekçiler…
Sömürüyü baki kılmak için tarihi çarpıtıyorlar.
Onların tarihinde halkımızın adına türküler yakıp destanlar
döşediği kahramanlar eşkıyadır. Ayaklanan halk çapulculardır.
Önderler halkı aldatan başıbozuklardır.
İşte bu nedenle kendi tarihimizi kendimiz yazıyoruz.
Halkımız asırlar boyu tarih kitaplarında ki çarpıtmalara karşı kahramanlarını
türkülerle yaşatmış, onların kavgasını dilden dile anlatarak onların
unutulmasını engellemiştir.
Bununla da yetinmeyip halkımızın yarattığı en güzel
gelenekleri, görenekleri, müziğini, kültürünü yozlaştırmak için emperyalizmin
desteğinde halkımıza karşı büyük bir savaş yürütüyorlar. Bu savaşta en önemli
silahlarımızdan birisi de tarihimizdir. Büyük savaşımızın asli unsuru halkımızı
tanımamızdır.
Onlar bize tarihimizi unutturmak, en büyük değerleri
bağrından çıkaran halkımızı yozlaştırmak adına her türlü yolu ve yöntemi
deniyorlar, denemekten asla vazgeçmeyecekler.
Bu savaş ölüm kalım savaşıdır.
Bu savaş da biz defalarca yenildik ama her seferinde yeniden
ayağa kalkıp savaşımızı sürdürdük. Çünkü haklı ve meşru olan bizleriz. Onlar
ise haksızlıklarının üzerini yalanlarla kapatmaya çalışıyorlar. Çünkü onlar bir
kez yenildiğinde bir daha ayağa kalkamayacaklar.
Tarihimiz, kültürümüz, geleneklerimiz, göreneklerimiz,
Anadolu’muzun zenginliklerini bizden kaçıranlara karşı kendi
tarihimizi kendimiz yazıyoruz. Halkımızın güzel ve ilerici olan tüm değerlerine
bizler sahip çıkıyoruz.
Tarihimizde, geleneklerimizde bize ait… Unutturulmasına, yok
edilmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü biz halkız.
Geçmiş olmayanın geleceği de olmaz. Tarihimizden öğrenip
geleceğimizi inşa edeceğiz. Dostumuzu da düşmanlarımızı da tarihimiz bize
gösteriyor.
Bedreddinlerden, Spartaküslere bu tarih bizim. Tarihimizi
okuyalım, okutalım…
İki farklı tarih, kültür, gelenek ve görenekleri var
halkların.
Tarih insanlık sınıflara bölündüğü günden buyana iki sınıfın
çarpışmasına sahne oldu. Ezenler ve ezilenler.
Ezenlerin tarihinde işgallere fetih denildi. Katliamlara
zafer.
Halkların kanının, canının, emeğinin sömürülmesiyle elde
ettikleri zenginliği Muhteşem Süleyman dönemi diye adlandırdılar.
Oysa halklar için fetih kölelik, zaferler katliam,
saraylarda süren şatafat daha çok vergi ödemek, açlık ve yoksulluk demekti.
İşte bu nedenle dünya üzerinde iki sınıf ve her iki sınıfın
kendine özgü tarihi, kültürü ve gelenekleri var.
Sömürücülerin tarihi ile halkların tarihi bir olamaz.
Sömürücülerin zenginliği halkların açlığı demektir.
Sömürücülerin kültürü yozluk halkın kültürü ilericilik
özelliklerine sahiptir. Bu nedenle iki sınıfın ortak bir yanı olamaz.
Onlar hep “aynı gemideyiz” edebiyatı yaparlar. Oysaki bir
köle ile köle sahibi hiçbir zaman aynı gemide olmamıştır. Köle o gemide elleri
kolları zincirli kürek çekerken köle sahibi kamarasında keyif sürer.
Halklarımız asla bu sömürücü sınıf ile aynı gemide olmadı.
Anadolu tarihimiz bu konuda hayli zengin bir geçmişe
sahiptir.
Selçuklular, Osmanlılar saraylarında halkın alınterini
sömürerek keyif çatarken halkımız maruz bırakıldığı açlığa ve yoksulluğa karşı
gâh Ortakları kurmuş, gâh tohumda toprakta hakça demiş, gâh efe olup dağları
mesken tutup halka eziyet edenlerden hesap sormuştur.
Halkımızın tarihi ile sömürücü egemenlerin tarihi aynı
değildir.
Onlar Osmanlı’nın işgalleriyle övünür, saraylardaki
şatafatlı yaşamlarını gösterirler. Halklarımız ise savaşlarda yitirdiği
evlatlarına üzülür, o savaşların giderini karşılamak için canını dişine takar.
Ama hakir ve hor görülen de yine yoksul halkımız olur.
Gerek Anadolu’muzda gerekse de dünyada halklar zulme karşı
kayıtsız kalmamıştır. Dönem dönem sessizliğe bürünmüş olsa da bu genelde
fırtına öncesi sessizliği olmuştur.
Halkın öfkesi adaletsizliğe karşı sel olup akmıştır.
İşte egemenler bu tarihi yok sayarlar. Onların tarihinde
halkın ayaklanmaları ayak takımı, çapulcu, serseri güruhu olarak
adlandırılmıştır. Ancak her ayaklanmada ayakları titremiş, saraylarında korku
ile beklemişlerdir.
Egemenlerin tarihinde gerçekler çarpıtılır. Onlar asla
halkın gerçek tarihi bilmelerini istemezler. Bol bol hamaset yaparak ne kadar
güçlü olduklarını, ne kadar yer işgal ettiklerini, çağ açıp çağ kapattıklarını
söylerler.
Oysa gerçek olan halkların zulüm düzenine karşı bitmek
bilmeyen isyanlarıdır. Zulümden kurtulmak için örgütlenmeleri, ordular
kurmaları, kardeşçe bir yaşam için
Ortakları kurmuş olduklarıdır.
İşte bu kitabımızda Anadolu ve dünya halklarının sömürücü
egemen sınıflara karşı örgütlenmeleri, kahramanca yürüttükleri savaşları,
nedenleri ve sonuçlarıyla anlatıyoruz.
Bizim tarihimizi yalnız biz anlatabiliriz.
Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız
Halkın Sesi
Kütüphanesi İçin Tıklayınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder