
Derleyen:Leyla Aracı
Yayınevi:Boran Yayayınevi
Basım Tarihi: Eylül 2018
ÖNSÖZ
Bu yazım, Önderimiz, Dayımızın şehitliğinden sonraki 10
Yıllık tarihin bir anlatımıdır.
Bu yazım, yaptıklarımızla, yapamadıklarımızla halklarımıza,
dünya halklarına, taraftarlarımıza ve yoldaşlarımıza karşı sorumluluğumuzun bir
ifadesidir.
Bu yazım, bu tarihin yaratılmasında en büyük emeği olan
şehitlerimize devrim sözümüzü mutlaka yerine getireceğimizin güçlü
kanıtlarından biridir. Halklarımıza, Taraftarlarımıza, Yoldaşlarımıza,
Önderimizin bıraktığı mirasla, devrimci değerlerimiz, ideolojik netliğimiz
ve bağımsızlığımızla savaşmaya devam ettik, devam ediyoruz.
Dayımızın önderliğinde emperyalizme ve faşizme karşı nasıl direnip savaştıysak,
önderimizden sonra da direnmeye ve savaşmaya devam ettik.
Elbette, eksiklerimiz, yapamadıklarımız da oldu. Ancak
Marksist-Leninist ideolojimizden, devrim yolumuzdan, bağımsız çizgimizden,
halkın iktidarından vazgeçmedik.
Biz hep kendi Marksist-Leninist sandalyemizde oturmaya devam
ettik.
Kızıldere’de açılan yoldan yürümeye devam ettik. Saboların,
Sinanların, Niyazilerin dağlarda ve şehirlerde savaşarak Parti-Cephe’yi
yaratanların yolunda yürümeye devam ettik. Şehitlerimize devrim sözümüz vardı,
bu söze sadık kaldık.
Ne mutlu ki bize tarihimize, geleneklerimize, değerlerimize
sadık kalmayı, onurlu başı dik olmayı başardık. Ne mutlu ki bize, siyasi ve
ideolojik önderliğini emperyalizmin yürüttüğü, uzlaşma, tasfiye ve teslimiyet
politikalarını Parti-Cephe olarak boşa çıkardık. Her koşulda direnmeye devam
ettik.
Bugün ülkemizde yaşanan OHAL koşullarında yine tek başımıza direnmenin
onurunu yaşıyoruz. Meydanlarda Cephelilerden başka direnen yok. Dağlarda
Cephelilerden başka bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm için savaşan yok.
Savaşımızı yeni şehitlerle, yeni geleneklerle sürdürüyoruz.
EMPERYALİZME VE FAŞİZME KARŞI SAVAŞI SÜRDÜRME ONURUNA
SAHİBİZ.
Dünyada ve ülkemizde uzlaşma, teslimiyet ve tasfiyeciliğin
hızlandığı; silah bırakmaların, silahlarını bir bir betona yeraltına
gömmelerin, ideolojik savrulmaların revaçta olduğu bir süreçte, Parti- Cephe
olarak, Marksizm-Leninizm’i yaşattık, silahlı mücadeleyi yaşatmaya devam ettik.
Herkes silahlarını betona gömerken biz, bombalarla yakılan, yerle bir edilen
Sığınaklardan silahları çıkararak savaşmaya devam ettik.
Yeni yeni Kızıldereler, Çiftehavuzlar yarattık ve yaratmaya
devam ediyoruz. Önderimiz şehit düştüğünde dağılacağımızı, bölüneceğimizi, yok
olacağımızı düşünenler yanıldılar. Onlar Parti-Cephe’yi anlamadılar, onlar
devrimi anlamadılar, onlar devrimci mirası, devrimci ideolojiyi ve devrimci
kültürü anlamadılar. Önderimizi şehit verdiğimizde “devrimcilik onunla yeniden
tanımlandı ”demiştik. Bunu anlamayanlar, dağılacağımızı sandılar yanıldılar.
Sahte dostlarımızın da, düşmanlarımızın da hevesleri kursaklarında kaldı.
Çünkü Dayımız, kendisi gibi devrimciler yetiştirmeyi
başardı. Çünkü Dayımız, her türlü fırtınada ayakta kalabilecek bir ideolojik
netlik ve sağlamlık yaratmayı başardı. Çünkü Dayımız, direnme ve savaşma
kültürünü süreklileştirmeyi başardı. Çünkü Dayımız, sosyalist ahlakı Cepheli
ile bütünleştirmeyi başardı.
Bu büyük güçle mücadelemize devam ettik. Yolumuza “ONSUZ AMA
ONUNLA YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ” dedik. Öyle de yaptık.
Önderimiz fiziken yanımızda değildi ancak; devrimci
düşünceleriyle, devrimci yaşamıyla, direnme ve savaşma kültürüyle, iradesiyle,
öngörüleriyle, halk ve vatan sevgisiyle, yoldaşlık bağlarıyla, uzlaşmazlığıyla,
Marksizm- Leninizm’e olan inancıyla, politik üretkenliğiyle, emperyalizme karşı
tavır alma cüretiyle hep bizimleydi, yanımızdaydı.
Devrim yolunu önderimizle birlikte yürümeye devam ediyoruz.
Dayı bu yola Kızıldere’den başladı. Biz bu yola Dayımızla düştük. Bu yol
Kızıldere’den günümüze süren Anadolu halklarının kurtuluş yoludur.
Bu yol Anadolu’nun Parti-Cephe öncülüğündeki ihtilal
yoludur. Bu yol sarp, engebeli ve dolambaçlı bir yoldur. Bu yolda geriye
düşenlerde olacak, kahramanlaşıp halkın bağrında filizlenenler de.
Alişanlar, Erdallar, Muharremler, Hasan Selimler, Şafaklar,
Çiğdemler,
Oğuzlar, Mahirler, Leylalar bu savaşta halklarımızın
gönlünde kahramanlaşan savaşçılarımız, komutanlarımız oldular. Önderimizin
dediği gibi
“BU TARİH ESAS OLARAK KANLA YAZILMIŞ ŞEHİTLERİMİZİN
TARİHİDİR”. Bu tarih yeni şehitlerle ve geleneklerle devrime
kadar devam
Edecek. PARTİ-CEPHE bu tarihin zaferinin garantisidir.
Yoksulluk ve açlık büyüyor, işsizlik büyüyor. Dünya, halklar
için koca bir cehenneme dönüştürülüyor. Emperyalist haydutların işgalleri,
savaşları, yakılıp-yıkılan ülkeler, katledilen halklar, açlığa, yoksulluğa
mahkûm edilen milyarlar... Emperyalist haydutlar kendi bağırlarında, mezar
kazıcılarını yaratıyor. Vahşeti arttıkça sonu yaklaşıyor. Sonlarını gördükleri
için 21. YÜZYIL AYAKLANMALAR YÜZYILI OLACAK dediler. Ve sonlarını
Gördükleri gerçeği açıkça itiraf ettiler:
“MARKSİZM-LENİNİZMİN
DÜNYADA BİR DAHA UMUT OLMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ” dediler.
İşte biz yolda yürüyoruz; Marksizm-Leninizm yolunda.
Sosyalizm yolunda. Halkların kurtuluşu yolunda...
Emperyalist haydutlar kendileriyle birlikte sömürgelerini de
dünyayı da uçuruma sürüklüyorlar. Yeni-sömürgeciliğin, emperyalizmin krizinin
sonucu Ülkemizde daha da katmerli bir baskı ve sömürüdür. Ülkemizde kriz her
geçen gün derinleşiyor. Oligarşi hiç olmadığı kadar yönetememe krizi yaşıyor.
AKP iktidarı, yönetememe krizini halka açtığı savaşla kapatmaya çalışıyor. Bu
savaşın bugünkü adı OHAL’di.
Elbette saldırının odağında halkın devrimci öncüleri
olacaktı. Emperyalist efendilerin de işaret ettiği Parti-Cephe olacaktı.
Saldırısız, katliamsız bir yıl yaşamadık. Parti-Cephemize yönelik ideolojik,
fiziki, psikolojik saldırılar siyaset sahnesinde olduğumuzda beri aralıksız
devam etti. Ancak özellikle 2016-2017 yılı ideolojik saldırıların yanında fiili
saldırıların da
doruğa çıktığı bir yıl oldu.Umudun dağlarda yayılmasından
korkuyorlardı. Dağı-taşı bombaladılar.
Bir yıl içinde onaltı gerillamızı katletti. Dağlarda umudu
daha filizlenmeden
bitirmek istediler. “Dağlar teröristlerden temizlendi” diye
sevinç çığlıkları
attılar. Tarihi bilmiyorlar, bilimi bilmiyorlar,
Parti-Cephe’yi bilmiyorlardı. Sömürü
ve zulüm oldukça buna karşı direnenler de olacaktır. Bu
tarihin yasasıdır.
Dağlar şahansız kalmaz. Kalmayacak... Çünkü biz
Parti-Cephe’yiz.
Dağları bombalayanlar şehirlerde de onlarca demokratik
kurumumuzu kapattı,
Mühürlediler. AKP faşizmi yüzlerce baskın, gözaltı,
tutuklama terörüyle
Bizi bitirmeye çalıştı. Bitiremeyeceğini bile-bile. “Sizi
demokratikte barındırmayacağız” diyordu işkenceci şefler. Sesimizi halka
taşımamızdan korkuyorlardı. Direnenler olmasın istiyorlardı...
Kurumları, dernekleri, demokratik mevzileri sizler
bahşetmediniz bize; kanımızla, terimizle bu mevzileri biz kazandık. Öyle kolay
değil almanız.
Demokratik mevzilerimizi terketmeyeceğiz. Yerimizden bir
milim gerilemeyeceğiz.
İlerlemenize izin vermeyeceğiz, vermiyoruz. Tıpkı,
Stalingrad önlerinde Hitler faşizmine karşı savaşan Sovyet kızıl ordusu gibi. Önce
durduracak, sonra mezarlarınıza kadar kovalayacağız sizi.Bu ülkenin soysuz
İçişleri Bakanı “SİYASETİ DHKP-C’NİN BASKISINDAN KURTARACAĞIZ” dedi. Hayır bu
bir kararlılık ilanı değildir. Bu
Korkularının itirafıdır. Bu bugüne kadar söyledikleri
yalanların itirafıdır.
Yarınımız da bugünlerini yalanlayacaktır bir kez daha.
Değil mi ki bugüne kadar onlarca kez “BİTİRDİK, BELLERİNİ
DOĞ-
RULTAMAZLAR” dediler. Hani nerede bitirmiştiniz peki?
Şimdi “siyaseti DHKP-C’nin baskısından kurtarmaktan” söz
ediyorsunuz. Ki baskı dedikleri de iki kamu emekçisinin direnişidir aslında.
Henüz baskı görmediler daha. İki yiğit direnişçinin; Nuriye ve Semih’in kararlı
direnişlerinin karşısında çaresizliği yaşadılar.
Hayır bitmedik, bitmeyeceğiz! Biz sizi bitireceğiz! Bu
dünyada açlık-yoksulluk- sömürü olduğu sürece; bu dünyada emperyalizm, faşizm
olduğu sürece direnenler, savaşanlar bitmeyecek. Marksizm-Leninizm bitmeyecek.
Kurtuluş kavgası ve umudu bitmeyecek. Parti-Cephe bu umudun,
bu savaşın adıdır. Bitiremezsiniz!
Şehit düşen gerillalarımızın yerini yenileri alacak, alıyor.
Her şehit düşen gerilla BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK, SOSYALİST BİR ÜLKENİN TEMELLERİ
OLUYOR. Fiziki olarak katliamlara, kimi yenilgilere maruz kalabiliriz.
Kızıldere’deki gibi toptan imha da olabiliriz, ancak ideolojik olarak teslim
olmayanlar asla yenilmezler. İdeolojik olarak yenilmeyenler
asla bitmezler, bitirilemezler.
Biz halkız! CEPHE HALKTIR!
Bizi bitiremezler, bizi bitirmeye ne emperyalistlerin ne de
işbirlikçilerinin güçleri yetmedi bugüne kadar. Emperyalizme-faşizme karşı 45
yıldır savaşıyoruz. Yüzlerce şehit, onlarca katliam, işkence ve tutsaklıkların
içinden geldik. Teslim olduğumuzu göremediler. Bütün dünyayı teslim
alabilirler, bütün dünyaya diz çöktürebilirler, herkes silahlarını toprağa
gömebilir, anacak PARTİ-CEPHELİ’LER ASLA TESLİM ALINAMAZ.
Yoldaşlar!
Önderimizin bıraktığı, savaşı yaygınlaştırma ve
süreklileştirme görevlerini yerine getirmek, her Cepheli’nin temel görevidir.
Savaşımızı büyüteceğiz!
Savaşımızı büyütmenin en temel koşulu DAVA ADAMI OLMAKTIR.
Dava adamı olmak, Parti-Cephe ideolojisiyle, kültürüyle
donanmak, her alanda ortak bir ruh hali yaratmaktır. Ortak ruh hali ortak
şekilleniş, ortak düşünce ve ortak
tavırdır. Kadroları tek vücut halinde savaşan bir halk hareketini hiçbir teknik
ve askeri güç yenemez. Bu nedenle;
- İdeolojimize,
- Politikalarımıza,
- Savaşma ve direnme irademize,
- Tarihimize,
- Sınıf bilincimize ve kinimize,
- Halkımıza ve vatanımıza,
- Yoldaşlarımıza, örgütümüze, şehitlerimize, gelenek ve
değerlerimize çok daha sıkı sarılacağız. Savaşı her koşulda sürdürebilen bir
yöneticiler ve komutanlar kuşağı yaratacağız.
Her Cepheli yönetici-komutan olmayı önüne koymalı ve bu
hedefe koşmalıdır.
Dünyamızı büyütmeliyiz, hedeflerimizi, görev ve
sorumluluklarımızı büyütmeliyiz.
Görev ve sorumluluklarını devrimci ilkelerle yerine getiren
ve daha fazlasına aday olan yöneticiler kendini değiştirir ve yenilerler,
kendileriyle olan savaşı kazanırlar. Kendimizle olan savaşı kazanmak, dünyayı
fethetmenin yolunu açar. Evet biz dünyayı fethedeceğiz. Biz; emperyalist düzeni
yerle bir edecek, yerine sosyalizmi kuracağız. Her Cepheli bu büyük
İddiamızın garantisidir.
Yoldaşlar!
Kendimizi büyütelim, dava adamı olmak kendimizi büyütmektir.
Kendimizi büyütmek devrimi büyütmek, savaşı büyütmektir. Bunun için önümüzde
hiçbir engel yoktur. Tek engel zaaflarımız ve düzen alışkanlıklarımızdır.
Ancak, biz bunları da aşabilecek güçteyiz. Bir Cepheli’nin
gücü kendinden başlayarak dünyayı değiştirme gücüdür. Kendimizden başlayarak
dünyayı değiştireceğiz.
Dava adamı olmak, savaşımızı büyütmektir. Savaşı büyütmenin
yolu, yeni yönetici ve komutanlar kuşağından geçiyor. Dağda şehirde gerillayı,
mahallelerde, alanlarda milisleri yaygınlaştırmaktan geçiyor.
Önderimizin yolunda yürümeye devam edeceğiz. Daha çok savaşlar
vereceğiz.
Yeneceğiz, yenileceğiz. Savaş bunun üzerine kuruludur. Daha
çok şehitler vereceğiz, öleceğiz, öldüreceğiz. Bu savaşın yasasıdır. Biz
biliyoruz ki, savaşanlar, öle öldüre kendi açtıkları yolda adım adım
ilerlerler.
Halkların kaderini adım adım değiştirirler. Savaşmayanların
ise halklara
Verebilecekleri hiçbir şeyleri yoktur.
Biz kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki,
kendi yolundan
Yürümeyenler düşmanın yoluna girmek zorunda kalırlar. Ya
yeni bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol yapacağız, karanlığı bedenlerimizle
aydınlatacağız. Kararlılığımızı asla kaybetmeyeceğiz. Bu kararlılığımızla;
Emperyalizme karşı BAĞIMSIZLIK
Faşizme karşı DEMOKRASİ
Kapitalizme karşı SOSYALİZM savaşımızı sürdürmeye devam
ediyoruz.
Tarihin sonu geldi, sınıflar mücadelesinin sonu geldi
diyenlere, artık emperyalizme karşı kimsenin savaşmaya gücü yetmez diyenlere
inat, biz savaşmaya devam ediyoruz ve devam edeceğiz. Tarihte henüz son sözler
söylenmemiştir. Biz henüz son sözümüzü söylemedik!
Tüm taraftarımız!
Taraftarlarımız bu örgütün en büyük değer ve güçlerindendir.
Taraftarlarımız günü geldiğinde kadrolarımızın görevlerini üstlenmişlerdir.
Mücadelenin normal seyri içinde kendini geri çeken, işinde gücünde olan pek çok
taraftarımız en zor koşullarda Parti-Cephesi’ni savunmak için en öne
atılmıştır. Tüm tarihimiz en zorlu süreçlerde bu sahiplenmenin örnekleriyle
doludur... Taraftarlarımız daha örgütü çağrı yapmadan sahiplenmeye koşmuş,
boşlukları doldurmuştur. Bu önderi, kadrosu, taraftarıyla bizim gücümüzdür.
Bunu sadece biz söylemiyoruz. Baş düşmanımız emperyalistler de taraftar
gerçeğimizi, Parti-Cephe gerçeğimizi öğrenmiştir. Öğrenmiş ve korkmuştur.
Amerikan emperyalizmin sözcüleri, Parti-Cephemizle ilgili
hazırladıkları bir raporda “yöneticileri istesin taraftarları tank bulur” diye
belirtiyor. Evet doğrudur, Parti-Cephe taraftarlığı savaşın gerçekliğini bilen,
kendi sorumluluklarını bilen, konuşan değil iş yapan, devrimi isteyen ve devrim
için çalışan emek verendir.
Parti-Cephe taraftarları en zorlu koşullarda, gözaltıları,
işkenceleri, tutuklanmaları,
Katliamları göze alarak Partilerini sahiplenme bilincine
sahiptirler.
Partimizin tarihinde taraftarlarımızın emekleri,
yaratıcılıkları ve sahiplenmeleri ebetteki tartışılmazdır. Partimizin gelişiminin
emekçileridir Taraftarlarımız. Bugün devrimci mücadele ve savaşımız
taraftarlarımızdan her zamankinden daha fazla emek ve sahiplenme beklemektedir.
Her Cephelinin görev ve sorumlulukları büyümektedir. Omuzlarımızdaki yük
boşluğun yükü değildir. Bu yük faşizmin, emperyalizmin
sömürü ve zulmünün tahammül sınırlarını aşmasının yüküdür. Bu yük artık her
şeyiyle
devrimcilik yapmak zorunluluğudur. Bu yük halk ve vatan
sevgisinin, insan olmanın dayattığı bir sorumluluktur. Taraftar olmak, savaşın
tarafı olmaktır. Taraf olmak sorumlu olmaktır. Parti-Cephemizin bütün
sorunları, ihtiyaçları; mücadelemizin, devrimin, halkın bütün sorunları ve
ihtiyaçları aynı zamanda taraftarlarımızın da sorunlarıdır.
Sorunları çözmek için kafa yoracak, çözüm bulacak ve çözümün
asli unsuru olacaktır. Savaşın kıyısında kenarında değil tam içinde olacaktır.
Her taraftarımız yaptıklarını en az ikiye katlamalıdır. Bir
adım öne çıkma sırası taraftarlarımızındır. Ebetteki yıllarca örgütümüzün
taraftarı olarak
Örgütümüzü sahiplenmek büyük bir değerdir, fakat bununla
yetinemeyiz. Öne çıkmalıyız. Kadrolaşmalıyız. Herkes kadrolaşabilir, herkes
savaşabilir,
Herkes yönetici-komutan olabilir.
Halk önderleri halkın içinden çıkar. Bu gerçeklikle hareket
etmeliyiz. Kendi bulunduğumuz alanları yönetebiliriz. Bu alanlardaki mücadeleyi
biz örgütleyebiliriz, bu alanların kadroları, yöneticileri, komutanları,
savaşçıları her şeyi biz olabiliriz. Bunun için bugüne kadar sürdürdüğümüz
sorumluluk duygusunu bir adım öne çıkarmak yeterlidir.
Anadolu Halkları!
Bu savaş sizin savaşınız, bu savaş hepimizin. Çocuklarımızın
geleceği, emeğimizin özgürlüğü, vatanımızın bağımsızlığı hepimizin sorunu.
Herkes bu savaşta yerini almalıdır. Savaşta tarafsızlık yoktur. Tarafsızlık
zulümden yana olmaktır, tarafsızlık, açlığı, yoksulluğu, faşist baskıları
onaylamaktır.
“Bu halk adam olmaz, bu halka güvenilmez” diyenlerden
olmadık. “Bu halk için ölmeye değmez” diyenlerden hiç olmadık. Tam tersine;
DEVRİM KİTLELERİN ESERİDİR DEDİK; LENİNCE.
HALK YENİLMEZ DEDİK; STALİNCE.
ONLAR Kİ SUDA BALIK, KARINCA KADAR ÇOKTURLAR...
DEDİK; NAZIMCA.
HALKIZ, HALKTAN BİRİYİZ, HALKIN ÖNCÜSÜYÜZ DEDİK
DAYICA. HALKIMIZ SİZİN İÇİN ÖLÜYORUZ DEDİK; KEMALCE.
SİZİ SEVİYORUZ DEDİK; ŞAFAKCA-BAHTİYARCA. Anadolu
halklarının tarihini, tarihimizi öğrendik. Halklarımızı; gelenek vedeğerlerini
öğrendik. Marksizm-Leninizm’i öğrendik... Öğrendikçe sevdik.
Sevdikçe güvendik. Güvendikçe haklılığımıza, meşruluğumuza
inandık.
Ve kazanacağımıza hiçbir kuşkumuz kalmadı. Halkı-Vatanı
sevmenin onun için savaşmak olduğuna inandık. Devrim için savaşmayana sosyalist
denmez dedik. Halkın içinden çıkıp öncüsü olduk.
Halklarımızın tarihi zulme, sömürüye, adaletsizliklere karşı
isyanların tarihidir.
Kawa’lar, Bedrettinler, Pir Sultanlar, Baba İshaklar,
Köroğlular, Şeyh Saitler, Alişerler-Zarifeler, Nene Hatunlar, Mahirler,
Dayılar, Sabolar,
Niyaziler, Sinanlar,
Fidanlar. Leylalar, Bilgehanlar... Ve saymakla bitmeyecek daha nice isimsiz
kahramanlar çıkarttı bu halk. İsyan ettik ayağa kalktık, hesap sorduk zalimden.
Çoook yendik, çok yenildik.
Kurtuluş Savaşı’nda onca olanaksızlığa karşı yedi-düvele
meydan okuduk. Silahımızın olmadığı yerde çapalarımızla savaştık. Dişimizle
tırnağımızla kazandık kurtuluşu... Ancak kapıdan kovduğumuz emperyalizm
hayduttu bacadan girdi. Yardımlarıyla, ikili anlaşmalarıyla ve işbirlikçi Menderesleri,
Bayarları, Demirelleri, Koçları, Sabancılarının yardımlarıyla girdi... Girdiler
ve kirlettiler vatan toprağımızı. Kendi ülkemizde, kendi toprağımızda bizi köle
yaptılar. Kendi ürettiğimizi yiyemez olduk. Yeraltı-yerüstü zenginliklerimizi
yağmaladılar. Geleceğimizi ipotek altına aldılar. Doğmamış bebelerimize borçlu
yaptılar... Yozlaştırdılar. Beyinlerimizi, yüreklerimizi zehirlediler... Dili
bizden, dini bizden, görünüşü bizdendi işbirlikçilerin. Ancak yürekleri,
beyinleri vatan hainliği doluydu. Ülkemizi, halklarımızı pazarladılar
emperyalist efendilere.
Kendilerini pazarladıkları gibi... İki kat sömürülüyoruz;
bir yandan Amerikan, Alaman, İngiliz, Fransız’ı...
ile emperyalist haydutlar, bir yandan da onların ülkemizdeki işbirlikçileri
tarafından. Sesimizi boğmak için faşizmle yönetiyorlar bizi. “Laik, demokratik,
hukuk devleti” diyorlar adına. Yalan. İnanç özgürlüğü yoktur bu ülkede.
Demokrasi kendileri içindir. Bize sadece oyunu vardır. Hukuk mu? Evet bir hukuk devleti; faşizmin hukuku vardır bu
ülkede... Yasa ve hukuk faşizmin örtüsüdür. Faşizmin gayri-meşruluğunun örtüsü.
Anadolu Halkları!
Kurtuluşumuzun yolu nettir; bu yol seçimlerden,
parlamentodan değil Mahirler, Denizler, İbolar gibi; Niyaziler, Sabolar,
Sinanlar gibi silah elde savaşmaktan geçiyor. Çünkü çözüm bu düzende değil, bu
düzenin dışındadır, devrimdedir. Emperyalist-kapitalist düzenin bize sömürü ve
zulümden başka verecek hiçbir şeyi yoktur.
Sizden oy isteyenlere, çözüm parlamentoda diyenlere
aldanmayın! Birdeşunu deneyelim, bu daha iyi görünüyor demeyin! Hepsi aynıdır
bunların. “Hepimiz aynı gemideyiz, gemi batarsa hepimiz batarız” diyenlere güvenmeyin!
Bunu diyenler yalan söylüyorlar. Hiçbir zaman sömürenlerle sömürülenler,
ezenlerle-ezilenler, sömürücü egemenlerle-ezilen halklar, zenginlerle-yoksullar,
toklarla-açlar aynı gemide aynı safta olmadılar.
“Hepimiz aynı gemideyiz” diyerek hep bizden fedakârlık
istediler. Bizi sömürdükçe, katlettikçe öfkemizi, kinimizi yumuşatmak için bu
yalana Başvurdular. “Tarih sınıflar savaşımından ibarettir” dedi Marks. Tarih
iki sınıfın kavgasıydı.
İki sınıf; BİZ ve ONLAR. Biz; ezilen halklar. Onlar;
sömürücü zorbalar.
Onları yok etmeden insanca, eşit, adaletli, özgür yaşam bize
haram. Peki, biz kime-neye güvenelim mi diyeceksiniz?
Bize güvenin, kendinize güvenin, bilimin ve tarihin
yasalarına güvenin... Sizden oy istemiyoruz. Size sahte vaatlerde de
bulunmuyoruz. Sizden kendi çıkarımıza bir şey de istemiyoruz. Savaşın deyip,
kendimiz arkada durup,
Sizi öne itmiyoruz; savaşın en kızgın anında sizi bırakıp kaçmıyoruz
nadık.
Kurtuluşumuzu istiyoruz. Kendi kavganızı, kendi savaşınızı
verin diyoruz.
Cephe’ye katılın, Cephe’ye destek olun diyoruz... En önde
biz savaşıyoruz.Asla teslim olmayacağız diyoruz.
Halk olmadan devrimciler, devrimciler olmadan halk hiçbir
şey yapamaz.
Ancak halkın örgütlü gücüyle birleşmiş devrimci şiddetin
önünde hiçbir Bu savaş senin savaşın. Herkes
olanaklarıyla, yaratıcılığıyla, savaşçılığıyla devrime katılır. Herkesin
yapabileceği bir şey vardır. Nasıl savaşacağımızı bilmiyor muyuz? Savaşın
içinde öğreneceğiz. Biz de savaşı savaşın içinde öğrendik. İnanıyoruz ve
biliyoruz ki halklarımızın engin deneyimleri var.
En son Gazi Ayaklanmasında, Haziran
Ayaklanması’nda gördük bunları.
Anadolu Halkları!
Kaderimizi sömürücü halk düşmanlarının ellerine
terk edemeyiz. Kaderimizi,
bizi Soma’da olduğu gibi yeraltına gömenlere
teslim edemeyiz. Kaderimizi
emperyalist tekellerin insafına terk edemeyiz.
Daha yakın zamana kadar, “barış” diyorlardı, “insan hakları” diyorlardı,
“kardeşlik” diyorlardı. Görüldü ki, bunların
hepsi yalan. Özellikle Kürt
Halkımız bu yalanlarla kandırıldı ve oyalandı.
Faşizmle, emperyalizmle barış-uzlaşma olmaz.
Kurtla-kuzu birarada yaşayamaz.
Yaşamayacağız.
Emperyalistler-faşistler bizi kurban etmek
istiyorlar. Olmayacağız. Kurbanları
Değil cellatları olacağız.
Faşist AKP sonu yaklaştıkça halka karşı savaşını
daha da büyütüyor. Ordusu,
Polisi, MİT’i, özel timi yetmiyor, halkı
katledecek sivil faşistleri kamplarda
Eğitiyor, silahlandırıyor. Katillerini yasal
engellerden muaf tutuyor.
Günü-zamanı geldiğinde halkın üzerine,
devrimcilerin üzerine salmak
için...
Bizde boş durmamalıyız. Beklememeliyiz. Beklemek
ölümdür. Beklemek
Yarın yaşayacağımız acıların bugünden
habercisidir.
Ne yapacağız?
Silahlanacağız.
Kendi örgütlenmelerimizi kuracağız. Halk
Meclislerimizi, Komitelerimizi,
Milislerimizi kuracağız. Kurulu olanlara katılıp
güçlendireceğiz.
16 Elimizdeki bütün imkânlarla savaşı büyütelim.
Cephe savaşçılarına silah
Elimizdeki bütün imkânlarla savaşı büyütelim. Cephe
savaşçılarına silah,
İstihbarat, ev vb.
olanaklar sunun!
Halklarımız!
HALKIN KURTULUŞ
SAVAŞINA CEPHE’YE KATILIN!
HALKIN MİLİSİ,
GERİLLASI OLUN!
HALK MECLİSLERİ’NDE
HALK KOMİTELERİ’NDE
ÖRGÜTLENİN!
KURTULUŞUN YOLU
PARTİ-CEPHE’NİN YOLUDUR!
BİRLEŞELİM, SAVAŞALIM
DEMOKRATİK HALK
İKTİDARINI KURALIM!
FAŞİZMİ VE
EMPERYALİZMİ YENECEĞİZ!
DÜNYAYI BİR KEZ DE
TÜRKİYEDEN SARSACAĞIZ!
YAŞASIN
MARKSİZM-LENİNİZM
HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!
Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız
Halkın Sesi
Kütüphanesi İçin Tıklayınız
1eb14hkidLTYWTLzZGFZgZpJc9Zu9PMFM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder