
Yayınevi: Boran yayınları
ÖNSÖZ
İki dünya var; biri
burjuvazinin diğeri bizim... Burjuvazinin dünyasında ne varsa gericileşmiş, çürümüş, yozlaşmış, tükenmiş durumda. İnsana
dair hiçbir değer taşımadığı gibi, sevgiye, sevdaya dair de bir şey yoktur
burjuvazinin dünyasında.
Biz devrimciler ise, bu
çürüyen ve çürüten yoz düzene karşı her şeyde olduğu gibi sevdamızla da alternatifiz...
Burjuvazinin dünyasında sevgi
yoktur, sevda yoktur. Bakın burjuvazinin TV kanallarından yansıyanlara,
filmlerine, şarkılarına, şiirlerine... Kısacası bakın dünyasına sevdaya,
sevgiye, sadakate dair ne görebilirsiniz? Hiçbir şey göremezsiniz. İşte biz bu
dünyanın karşısında sevdamızla da alternatifiz. Bu kitapta sevginin, sevdanın
ne anlam ifade ettiğini, geçmişten günümüze sevda hikâyelerini, sevdaya dair
düşüncelerimizi anlatmaya çalıştık.
Burjuvazi sevdaya ömür biçer.
Marks'ın dediği gibi; "burjuvazi gölgesini satamadığı ağacı keser."
Burjuvazi için sevda; eşya gibidir, mal gibidir. Bir süre kullanılır ve zamanı
geçince atılır, yani bir son kullanım tarihi vardır. Burjuvazinin dünyasında
her şey tükenir.
Bugün insanlara sevdanın,
sevmenin ömrü şu kadar aydır, yıldır veya evlenene kadardır diyenlerin
hayatlarına bakın. Hiçbiri gerçek sevdayı bilmez. Sevgiyi, bağlılığı,
mutluluğu, sadakati, güveni yaşamamışlardır. Onlar aldatmayı bilir, yaşar ve
onu yazarlar. Bir de güzel bir şeymiş gibi çürümüşlüklerine "aşk",
"sevgi", "sevda" derler. Elbette değildir, olamaz da, bunun
adı olsa olsa hayvanileşmedir.
Sevginin en güzelini biz
yaşarız. Günümüzde sevdalık hayatın ve kavganın Ferhat'ı olabilmeyi gerektirir.
Ferhat'ın Şirin'e dediği gibi "Seni unutmak dünyayı sevmeyi, insanları
sevmeyi, çeşmelerden akacak suyu sevmeyi unutmaktır. “Ki bugünün Muharremleri,
Kenanları, Hünkârları, Naciyeleri, Hüseyinleri sevdalarını kavganın ateşinde
pişirip yine kavganın içinde yanıp tutuşmuşlardır.
Halkı sevmeden, vatanı
sevmeden, insanlarını, toprağını, suyunu sevmeden nasıl birini sevebilir ki
insan. Bir insanı neden seversin, neyini seversin, karakaşı kara gözü müdür
sevda. Karakaş, kara göz bugün onda var, yarın başkasında; öyleyse bugün birini
seviyorum dersin yarın başkasını. Oysa emekle şekillenir, içinde yaşadığın
halkla bütünleşince sevdalık olur.
Evine ekmek götürmekte
zorlanan insanın sorunları için kendini emek mücadelesine sokmayan, işinden
atılan emekçilerin omuz başında kavgasını paylaşmayan, mahallesinde yozlaşma
bataklığında batan gençleri seyreden bir insan sevmesini bilemez.
Sevda bir ateş gibidir, ne
kadar çok beslersen ateşi o kadar harlanır. Halkın sorunlarıyla, kavganın
içinde beslenince yürek, çıkar meydana Muharremce. Çıkar sarp dağlara Hüseyin’ce.
İşte sevda budur bugünün dünyasında.
Biz yaşamımızla ve
yarattığımız değerlerle öğretecek ve şekillendireceğiz.
Çünkü sevdanın en güzelini
ancak biz yaşarız ve yazarız...
Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız
Halkın Sesi
Kütüphanesi İçin Tıklayınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder