
Yazar Adı: Bekir Baturu
Derleyen: Ercan Kartal
Yayınevi: Boran Yayınevi
Basım Tarihi: 2019
ÖNSÖZ
Egemen
sınıflar, Türkiye’de hemen her dönem mücadeleyi tasfiye etmek, halkı teslim
almak için hapishaneleri birer direniş mevzisi olmaktan çıkarmaya çalıştılar.
Onların on yıllardır hayallerini tövbe etmiş tutsaklardan oluşacak, bir
pişmanlar ordusu yaratmak oluşturmuştur. Yılgınlar, tövbekarlar, inançsızların
olacağı bu ordu, faşizmin hep hayali ve hedefi olmuştur.
Ama
ne yaparlarsa yapsınlar, emperyalist ağa babalarından aldıkları onca akıla,
paraya, işkence yöntemlerine karşın bu hedeflerini bir türlü gerçek kılamamışlardır.
O yanıyla ülkemiz hapishaneler tarihi ezenlerle- ezilenler arasındaki kavganın
tarihidir. Bir yanda özgür tutsakları teslim almak için uyguladıkları katliam,
işkence, baskı, tecrit yöntemleri diğer yanda ise dünya hapishaneler tarihinde
eşine az rastlanan bir direniş destanı vardır bu tarihte.
Bu
tarihte neler yoktur ki… Teslim olmama, ölen ama yenilmeyen bir tutsaklık,
siyasi düşüncelerini her koşulda sürdüren, devrimci yaşam tarzını devam
ettiren, tecrite kendini ezdirmeyip, üreten özgür tutsaklık vardır.
Faşist
Cunta koşullarında direnen, ‘’Asker
değil, Siyasi tutukluyuz’’ diyerek, Siyasi kimliğe bir saldırı olan ‘’Tek tip elbise’yi giymeyen’’, 1984
yılında teslimiyete karşı Ölüm Orucu vardır. Bu direniş çizgisi daha sonraki
yıllarda büyütülerek, 1996 Ölüm Orucunu, 7 yıl süren büyük direnişi
yaratmıştır. Bu direniş çizgisi, Buca’yı, Ümraniye’yi, Ulucanları… Yaratmış,
ödenen büyük bedellere karşın teslimiyet ve ihaneti yerle bir etmiştir. İrili-
ufaklı direniş, örgütlenme ve mücadeleden kopmama vardır.
Elinizdeki
kitap hapishaneler cephesindeki bu çatışmanın kısa bir döneminin belge ve
tanıklıklara dayanılarak anlatılmasıdır. İşkence-baskı- tecrit ile teslim
almaya çalıştıkları özgür tutsakların yarattıkları direniş vardır bu kitapta.
Öyle ki, büyük fedakârlıklarla, bedeller ödeyerek bir direniş destanı
yaratmıştır Özgür Tutsaklar…
AKP
faşizmi, 21 Temmuz 2016’da ilan ettiği OHAL(Olağanüstü Hal Yasası) ile halka
karşı sürdürdüğü savaşı boyutlandırırken, sadece bununla da kalmamış, avukatlar
işkence görmüştür hapishane kapılarında.
Kitap
okumanın bile yasaklanıp, kitap verilmeyen; hasta tutsakların birer birer
katledildiği; sohbet hakkının gasp edildiği; ziyaret- telefon haklarının yok
edildiği; sürgünlerin sıradanlaştırılarak, tutsakların “akşam gözümüzü bir hapishanede kapatıyoruz.
Batıda (Edirne’de) sabah kendimizi Van’da, İzmir’de buluyoruz” dedikleri;
işkencenin günlük yaşamın bir parçası haline getirildiği, süngerli işkence
hücrelerinin boş kalmadığı; Tutsak ailelerine ve avukatlara işkence yapıldığı;
infaz yakmalarla, SEGBİS’lerle; Tek tip elbise dayatmaları ile hapishaneler
birer toplama kampı haline getirilmiştir.
İşte
bu koşullarda özgür tutsaklar, bir kez daha DİRENİŞ kararı aldılar. “OHAL var. OHAL koşullarında bir şey yapılmaz’ ’demediler.
“Tek
başınayız’’ deyip beklemediler. ‘’Sayımız çok değil ve birçok hapishaneye
dağıtıldık’’ diye düşünmediler. Zulüm varsa DİRENİŞTE var deyip, bir kez daha özgür tutsaklığın gereklerini
yerine getirdiler.
Özgür
tutsaklar, GENEL DİRENİŞ ile
Bakırköy Kadın Hapishanesinden, Aliağa Şakran Kadın Hapishanesine; Silivri
İşkence Kampüsünden, Tekirdağ F Tipi Hapishanelerine; Bolu’dan Düzce’ye;
Anadolu’nun dört bir yanına serpilmiş hapishanelerde… kısaca hangi hapishane
de kaç kişi olduklarına bakmaksızın faşizmin saldırılarını püskürttüler.
Yoldaşlığın, direnmenin, halk ve vatan sevgisinin en güzel örneklerini
yarattılar. Bir kadın tutsak bir işkence saldırısını şöyle anlatmaktadır;
“... Gördüğümüz işkence
sonrasında bizi 17 gün tekli hücrelere aldılar. İşkence ve tekli hücrede
yaşadıklarımız, yoldaşlık ilişkileri ve bağlılığımız, feda, hep çok farklı duygular
yükledi hepimize. İşkence görürken kimse kendi acılarını duymuyordu, herkesin
gözü bir başkasında, herkes bir başkasına yapılanları anlatıyordu, engel olmaya
çalışıyordu. Arkadaşların bana karşı özeni de hep farklı oldu, bu süreci onlar
sayesinde böyle atlatabildim.”
İşte
böylesine soyludur özgür tutsakların duyguları, yoldaşlık ilişkileri. Bu
direniş her okuyucu için de öğretici, ufuk açıcı olacaktır.
10
Temmuz 2016’da başlatılan ‘’SÜREKLİ
FAŞİZME KARŞI SÜREKLİ DİRENİŞ’’ neredeyse 3 yıla yakın bir süre devam
etti. Bu direniş yılları içinde birçok küçük zaferlerde kazanıldı. Hasta tutsak
Mesude Pehlivan’ın özgürlüğüne kavuşturulması gibi… Bu küçük ama anlamlı
zaferlerde ‘’içerisi- dışarısı’’ ile birlikte sürdürülen mücadeleyi,
tutsakların dayanışmasını, sevinçlerini de okuyacağız.
GENEL DİRENİŞ ile Faşizmin
uygulamaya çalıştığı kitap- dergi yasakları, sohbet hakkının gasp edilmesi,
açık görüşleri iki ayda bir yapmaları, avukat görüşü yasak ve kısıtlamaları,
görüşmelerin kameraya alınması, havalandırmaların üstünün tel kafeslerle
kapatılması, hasta tutsakların serbest bırakılmaması, sürgün sevkler, hücre
cezaları, fiziki- psikolojik işkence gibi birçok saldırısı büyük oranda boşa
çıkarılmıştır.
GENEL DİRENİŞ ile Faşizmin
teslim alma ve hak gaspları saldırısı püskürtülerek, özgür tutsakların
haklarına sahip çıkılmıştır. Bugün kitap yasağının uygulandığı tek bir
hapishane kalmamıştır. Bir kez daha AKP faşizminin kendisini ‘’çok güçlü’’
hissettiği OHAL dönemi saldırıları boşa çıkartılmıştır.
Son
bir söz de direnişin ayrılmaz parçaları olan, TAYAD’lı Aileler ve Halkın
Avukatları üzerine söylemek gerekiyor. Özgür tutsakların hep yanında olan ak
saçlı ana ve babalarımız ile halkın avukatları tutsakları tek bir gün olsun
yalnız bırakmadılar. Tutsak evlatlarına yönelik saldırılar nerede olursa olsun,
hep oradaydılar TAYAD’lı ana- babalar. Tutsak evlatlarına bir saldırı anında
bir baba,
“Bizim cesedimizi çiğnemeden evlatlarımıza dokunamazsınız” diye haykırıyordu.
Özgür
tutsakların, ak saçlı babaların ve anaların öfkesi ne OHAL dinliyor ne de Kanun
Hükmünde Kararname...
Bu kitap bir direniş destanının, DİRENME’nin sonuçlarının anlatımıdır…
Faşizmin saldırıları sürdükçe DİRENİŞ’te
devam edecektir…
Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız
Halkın Sesi
Kütüphanesi İçin Tıklayınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder