
Yayınevi: Haziran
Basım Tarihi: Temmuz-2003
ÖNSÖZ
Bu broşürün başlığı neden “Amerikan imparatorluğu,
milliyetçilik ve demokrasi” olarak belirlendi?
1990’lı yıllar, kavramların içinin boşaltıldığı,
çarpıtıldığı bir dönemdir.
11 Eylül 2001’de Amerikayı vuran eylemlerin ardından çarpıtma
adeta tavana vurdu. Tabiri caizse “at izi it izine karıştırıldı”. Karıştıran
sadece ABD değildi; çeşitli sol güçler, İslamcılar da çarpıtmanın bir parçası oldular.
Emperyalizm ne, demokrasi ne, sömürgecilik ve bağımsızlık ne, kim demokrat, kim
özgürlükten yana, ulusal haklardan ne anlaşılır, halkın çıkarları nedir... Bir
curcunadır gidiyor. 2002’nin başında Afganistan’ın başkenti Kabil’in düşmesinden
9 Nisan 2003’te Bağdat’ın düşmesine kadar olan dönem, 1990’lı yıllar boyunca
tartışılan, 2000’li yıllara da taşınan kavramları, politikaları ve çarpıtmaları
netleştiren bir dönem olarak da görülebilir.
Kuşkusuz, çarpıtma devam ediyor. Hem de işgal koşulları altında
daha pervasız sapkın teorilere rastlıyoruz. Âmâ yine de çarpıtmanın sonuna
gelindiğini söylemek mümkün.
Demokrasi, çarpıtmanın odağındaki güçler ve kavramlardır.
Broşürün kapsamını belirleyen de budur.
Bu üç olgu, birbirleriyle ilişkilidirler. Irak, bu ilişkinin
çıplak halde gözlendiği bir saha olmuştur. İmparatorluk ve milliyetçilik,
üzerlerinde taşıdıkları aldatıcı görünümlerden sıyrılarak kendi gerçek
nitelikleriyle ortaya çıkmaktadırlar. Böyle olması da kaçınılmazdır.
Çünkü
1) Amerikan emperyalizmi kendi sınırlarını zorlamaktadır; On
yıllardır kapitalist blokun imparatorluğunu Ve jandarmalığını üstlenmişler olan
Amerika, sosyalist sistemin dağıtılmasından sonra, hedefini dünya imparatorluğu
olarak belirlemiş; uzun süredir hazırlıkları yapılan bu politika 11 Eylül
eylemlerinin ardından fiilen yürürlüğe konulmuştur. Amerika bugün, ekonomik, askeri,
siyasi tüm gücünü sınırlarına kadar zorlayan bir saldırganlık içindedir. Dünya
halklarının direnişini,dünyanın yüzyıllık kazanımlarını ayaklar altında çiğneyen
imparatorluk stratejisi, Amerika için tarihsel açıdan sonun başlangıcı olarak
da görülebilir. Ama bundan bugünden yarına bir çöküşe beklenemeyeceği,
Tersine, Amerikan saldırganlığı altında dünyanın büyük bedeller
ödeyeceği görünmektedir. Ne kadar acıya, katliama yol açmıştır olursa olsun, genişlemesinin
sınırında ise, işte o zaman çöküşe başlayacaktır.
2) Milliyetçilik sınırlarına gelip dayanmıştır;
Milliyetçilik, 1990’lar dan yani sosyalist sistemin dağıtılmasından itibaren,
dünya konjonktüründe yeri rolü değişen bir seyir izlemiştir. 1960-70’li
yıllarda, emperyalizme karşı dünya halklarının ileri cephesi ulusal kurtuluş Savaşlarıydı.
Emperyalist blok ile sosyalist sistem arasında çelişki, bu noktada yoğunlaşıyordu.
Çelişkinin “sosyalist sistemin yoğunlaşmış bir ifadesi olarak ulusal kurtuluş savaşları”
kavramıyla dile getirilmesi de bunun sonucuydu. Ulusal kurtuluşçuluk, sosyalist
sistem varken, ondan güç alıp ona güç vererek tarihsel toplumsal gelişimi açısından önemli bir rol üstleniyordu.
Ulusalcılık temelinde emperyalizme vurulan her darbe,
sosyalist sistemi, halklar cephesini güçlendiriyordu.
Bugün de emperyalizme tavır alan ulusal hareketler, ilerici
bir özellik taşımaya, etkileri o dönemdeki
Kadar olmasa da, belli bir etkide bulunmaya devam edeceklerdir.
Ama milliyetçilik temelindeki hareketlerin Amerika ve Avrupa emperyalizminin
icazetine girdiği nokta, milliyetçiliğin gelip dayandığı sınırı iade etmektedir.
3) Demokrasi tarihsel, sınıfsal bağlarından koparılmaktadır;
Gerek ulusal kurtuluş hareketlerinin,
gereksede revizyonist, reformist kamptaki solun emperyalist sisteme
yedeklenmesiyle, solun, Marksist-Leninistlerin literatüründeki demokrasiyle,
burjuvazinin, emperyalizmin literatüründeki demokrasinin anlam farklılıklarını kaybedilmiştir.
Bugün “demokrasiden yanayım” diyenin gerçekte neyden yana, neye karşı olduğunu bilebilmek
mümkün değildir. Bunun için başka konularda ne dediğini de bilmek
gerekmektedir.
Amerikan emperyalizminin imparatorluk hedefi temelindeki saldırganlığı,
milliyetçiliğin kendi sınırlarına dayanması ve demokrasinin ne olduğu belirsiz
hale getirilmesi; bu üç gelişme birbirine bağlıdır; her üçüde birbirinin içinde
yeniden şekillenmektedir. 1990-2003 arasındaki dönem, bu şekillenmenin gerçekleşti
tarihsel dönemdir. Bu broşürde, anılan süreci esas Alarak, imparatorluk,
milliyetçilik ve demokrasiyi, birbirleriyle ilişkileri içinde ele aldık. İmparatorluğun,
milliyetçiliğin ve demokrasinin “haldeki durum ”unun en somut olarak görüleceği
tarih, 2003, tarihsel alan ise, Iraktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder