Yayınevi: Boran Yayınevi
ÖNSÖZ
Lenin, ilerlemenin kimi zaman herhangi olumlu
kazanımların elde edilmesinde değil, zararlı hayallerden kurtulmakta yattığını
söyler. Bugün egemen iktidar, özgürlük kavramı hakkında hiç olmadığı kadar
sahte hayaller üretmektedir. İnsanlığa aykırı olabilecek her şey özgürlük adına
savunulmakta, özgürlük adına yapılmaktadır. İşgal, istila, ambargo, doğanın
tahribatı hep özgürlük adına yapıldı. Özgürlük adına, insan doğadan, toplumdan,
tarihten soyutlandı. Özgürlük uğruna sahte hayaller, umutlar pazarlanmakta.
Kuşkusuz söylemlerin tümü yalan değildir. Özgürlük adına yapılmakta savaşlar,
özgürlük adına gerçekler ters yüz ediliyor, özgürlük adına açık denizler, göç
etmek zorunda bırakılan halklara mezar oluyor, özgürlük adına şekere bulanmış
mermilerle uyuşuyor beyinler, özgürlük adına zehirleniyor topraklar. Bu özgürlük
Aylan bebeklerin bombalar altında mı, deniz dalgaları içinde kıyıya vurularak
mı öleceğine karar veriyor. Kimin özgürlüğüdür bu. Emperyalist Kapitalist
sistemin dayattığı özgürlüktür bu. Özgürlüğün, sınırını, biçimini, içeriğini,
yönünü, şeklini, bundan kimin nasıl yararlanacağını onlar belirliyor ve bunları
süslü hayaller biçiminde dağıtıyorlar. Özel mülkiyeti ve sahiplerini, onların
çıkarlarını gizleyen ve koruyan özgürlük, halklara tutsaklığı armağan ediyor. Hayalleri,
umutları, düşünceleri ve yaşamı ile tutsak alınmış insanlık sayesinde egemenler
özgürlüğü yaşıyor.
O halde özgürlüğün birinci şartı, kapitalist sistemin
poh pohladığı özgürlük hayallerini yıkmaktan geçiyor. Kapitalist sistemin
hayalleri yıkıp yerine halkın özgürlüğünü kazanmaya ve genişletmeye hizmet eden,
insanlığı ve geleceği insanca inşa eden özgürlüğün hayallerini koyabiliriz.
Evet, hayaller kurmak gerekir. “Eğer düş gören kişi, düşüne inanıyorsa, hayatı dikkatle
izliyor, gözlemleriyle hayallerini karşılaştırıyor ve genel olarak fantezisinin
gerçekleşmesi için sorumluluk duygusuyla çalışıyorsa, düş ile gerçeklik
arasındaki ayrılık zararlı değildir. Düş ile gerçeklik arasında herhangi bir
kesişme noktası varsa, her şey yolundadır.” diyor Pissarev, Ham Düşüncenin
Başarısızlıklarında. Gerçekliğine hizmet eden hayaller itici güç olurlar her zaman.
Tıpkı Che’nin “Gerçekçi ol imkânsızı iste” sözündeki çağrısı gibi. İnsanlığı
ileriye sıçratan keşifler ya da tarihsel olaylar daha iyisinin mümkün
olabileceğine dair hayallerin ürünüdür. Özgürlüğü sınırlayan zorunlu koşulları
önce hayallerle aşarız. Sonra özgürlüğün önündeki engelleri, halkın kardeşçe
yaşayıp, açlığı yok ettiği, maddi ve manevi zenginliği halkın tüm kesimi için
yarattığı bir toplumun mücadelesini omuzlamaya başlarız. Özgürlüğün ikinci
şartı, kafalarımızda yaratmaya çalıştıkları sınırları yıkmak, koşullarımız insani
değilse, onları insani duruma getirebileceğimize inanmaktır.
Özgürlük sabit, durağan, ulaşılması gereken bir olgu değildir.
Özgürlük sürekli kazanılan, geliştirilen, yaratılan bir olgudur. Tarihsel
olarak ilerler, toplumsal olarak yaratılır ve korunur. Ve özgürlüğü ancak
yaşadığımız koşulların, kendi içinde her zaman farklı seçenekler bulunduran
zorunluluğun bilinci ve davranışı yaratılabilir. Çünkü özgürlük, üretim gibi insanidir.
Hayvan, belli dış etkiler karşısında her zaman sayılabilecek birkaç tepkiden
birini gösterir. İnsan ise belli etkiler karşısındaki tepkileri, bilme,
araştırma, anlama ve değiştirebileceğini fark etme özelliğine dayanır. İnsan
seçeneklerini ve zorunluluğu kavradığında zorlukları, engelleri, bedelleri
bilerek seçimde bulunur. Özgürlük için mücadele eder, savaşır, her bedeli göze
alır. Zaten bugün sahip olduğumuz hak ve özgürlükler her şeyi göze alanların
mücadelesi sayesinde değil midir? Bilimde, felsefede, maddi hayatta sahip
olduğumuz her şeyin bedeli misli ile ödenmiştir, direnen halklarca. Bize düşen
bu mirası sahiplenmek ve ileriye taşımaktır. Özgürlüğü kazanmak için
savaşmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme