
Yayınevi: Tavır Yayınları
Basım Tarihi: Mart 2011
Önsöz
’90’lı yılların ortaları... Hapishaneler yine siyasi
iktidarın hedef tahtasındaydı... Devrimci tutsaklar 12 Eylül’den 16 yıl sonra
bir kez daha teslim alma politikasıyla karşı karşıyaydı. Bir irade savaşının
arifesindeydi hapishanelerle siyasi iktidar.
Gazi Katliamı ile başlayan halka topyekün saldırı
politikası, ’96 1 Mayısı’nda sürmüş, ANAYOL hükümeti bu saldırının başrolünü
üstlenmişti... Devrimci tutsakları teslim almak için düğmeye ’96 1 Mayısı
sonrası basılıyordu. Siyasi iktidar, 100 bini aşkın emekçinin örgütlü bir güç
olarak 1 Mayıs’ta Kadıköy’ü doldurması, özelde de devrimci hareketin
sosyalizmin ve umudun adının arkasında 30 bin kişiyi yürütmesiyle telaşa
kapılmıştı çünkü...
1984’ün mirasının o güne taşınmasının onuru o dönem
hapishanelerdeki özgür tutsaklarındı. Devletin hapishaneler ve teslim alma
politikası nasıl daha önce ifşa ettirilmiş ve faşizm nasıl yenilgiye
uğratılmışsa, o gün yine aynı inanç ve güvenle hareket edilecekti. Kavgaysa
kavga, ölümse ölümdü. Geri adım atmak kendini inkârdı, halka ihanet!
İhanet etmeyeceklerdi. Tereddütsüz ölümün üstüne yürüyecekti
umudun ordusu. Kızıldere’nin sesi yankılanacaktı maltalarda. Verilen sözlerden
dönülmeyecekti, ucunda ölüm olduğu biline biline. Sierra Maestra dağlarının
rüzgârları esecekti havalandırmalarda. Ölüme “Hoşgeldin, safa geldin”
denilecekti. Onurun, namusun, hele de adaletin uğruna, türkü söyler gibi
ölünecekti...
’96 Ölüm Orucu’nun siyasi, ideolojik ve tarihsel olarak
önemi ortadadır. Hapishanelerde teslim alınamayan irade asıl olarak ML
ideolojisidir, halkın kurtuluş umududur. Bunu zaferi kazanan, 12 ölüm orucu
şehidimiz başta olmak üzere, tüm özgür tutsaklardır. 69 gün boyunca ölüme
direnen; en duru ve en güçlü duygularla bağlandıkları halka ve vatana olan
borçlarını bedenleriyle ödeyen, ölen, sakat kalan özgür tutsaklardır...
İşte bu savaşın tam ortasında, özgür tutsakların gönüllüler
ordusunun sıra neferlerinden biri vardı ki, bu irade savaşını sonuna kadar
götürecek, dünyanın ilk kadın ölüm orucu şehidi olarak adını tarihin onur
sayfalarına yazdıracaktı.
Çanakkale Hapishanesi 1. Ölüm Orucu Ekibi savaşçısı Ayçe
idil Erkmen, her anı eylem olan 69 günlük kavgaya girdiğinde, tahliyesine
sadece 11 ay kalmıştı. Düzenle bağlarını çoktan kesmiş, devrimi, devrimciliği
içselleştirmiş biri için bunun bir önemi yoktu. Kavga her yerde aynıydı onun
için. Önemli olan devrimin, kavganın çıkarıydı. “Ben”in değil “biz”in
kavgasıydı bu. Bu kavgada kişisel bir istek yoktu, olamazdı.
Ayçe idil Erkmen, tereddütsüzdü. Öne atılıp kızıl bandını
alnına takarken de, son nefesini verene kadar da tereddütsüzdü. Tereddütsüzlüğü
inancından; halkına, vatanına duyduğu ölçüsüz sevgiden geliyordu kuşkusuz.
Yoksa gün gün, hücre hücre eriyerek ama bir türkü gibi ölünemezdi.
İdil, yeni insanın adıdır. Sosyalizme inancın, örgüte
güvenin ve fedanın adıdır. Hep başı dik yaşamanın ve yeri geldiğinde ölümü seve
seve kucaklamanın adıdır. Kadınlar olmadan devrim olmayacağının ve kadının
ancak devrimle kurtulacağının adıdır. Devrimci sanatçılığın, halk kültüründen
öğrenmenin ve onu sosyalist kültürle harmanlayıp geleceğe taşımanın adıdır...
Adını verdiğimiz kültür merkezinde, ondan öğrendiklerimizle
halk kültürünü devrimci sanat anlayışıyla ileriye taşıma ve sosyalist kültürü
geliştirme mücadelesi vermekten onur duyuyoruz. Ortaköy Kültür Merkezi ile
başlayıp, onun adıyla, idil Kültür Merkezi’yle süren yolculuğumuzda, geriye
dönüp bakarken, İdil’in gülen gözleri gücümüzü artırıyor. Tavır’ın sayfalarına
her ay yeni yazılar yazarken, onun bilgisayar başında Tavır’ın yazılarını dizdiği,
mizanpajını yaptığı fotoğrafı geliyor aklımıza.
İdil’in mirası bizim için çok değerlidir. Elinizde
tuttuğunuz kitap, onu anlatmak için deyim yerindeyse çırpınıp durarak yazılmış
satırlardan oluşuyor. Ne söylesek eksik kalacak endişesiyle ama elimizden
geldiği ölçüde yazılmış bu satırlar dileriz ki yeni idillerin yetişmesinde
küçük de olsa katkıda bulunur. Bu, bizim için en büyük yürek ferahlığı
olacaktır.
Eylül’ün karanlığının devam ettiği 1996 yılında, zulüm
imparatorluğuna hapishanelerde beden beden direnen ölüm orucu şehitlerimize,
devrim kuşağının kahramanlarına, en değerlilerimize,
Ve adını taşımaktan onur duyduğumuz can yoldaşımıza,
İdil’e...
Sevgi, saygı ve bağlılıkla...
TAVIR YAYINLARI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme