
Yayınevi: Tavır Yayınları
Önsöz
Anadolu; gerek kültürel zenginlikleri açısından, gerekse de
binlerce yıl içinde yarattığı değerler açısından, tarih sahnesinde önemli bir
yere sahiptir. Farklı medeniyetler arasında bir geçiş yolu olması itibariyle
birbirine yabancı birçok kültürü üzerinde barındırmış kaynaştırmıştır. Ender
rastlanan bu zenginlik, beraberinde bugünlere uzanan muazzam bir birikim
getirmiştir. Düzen her ne kadar yozlaştırmaya, yok etmeye çalışsa da bu kültürel
çeşitlilik bugünün edebiyatında, folklorunda yer bulabilmektedir. Aynı
topraklar üzerinde Rumcadan Farsçaya, Arapçadan Kürtçeye onlarca dil yaşamış
birbirinden farklı onlarca inanç hayat bulmuştur. Anadolu'nun "uygarlıklar
beşiği" olarak anılmasının temel sebebi de budur.
Uygarlıkların, kültürlerin beşiği Anadolu; aynı zamanda
ezilen yoksul halkın, egemenlere karşı verdiği büyük mücadelenin, hakça yaşam
için onurluca namusluca verilen kavganın da beşiğidir. Geçen yüzlerce sene içinde
devletler değişmiş; diller, inançlar, hükümdarlar değişmiş olabilir ancak
Anadolu tarihinde değişmeyen tek şey halkın yoksulluğu, uğradığı zulüm ve bağrında
yetiştirdiği isyan ateşi olmuştur. Bunun sonucu olarak da tarih boyunca birçok
toplumsal olay gelişmiş; halk katliamlara kırımlara uğramış, ayaklanmış ve nice
önemli isimler yetiştirmiştir. Baba İshak, Şeyh Bedreddin, Şahkulu, Yörük Ali
Efe, Seyit Rıza gibi isimler yoksul halkın acılarını öfkeye, öfkesini ise zulme
karşı ayaklanmaya dönüştürmüş önemli kişiliklerdir. Bu kişiler Anadolu'da yaşayan
halkların içinden çıkmıştır ve bugün hala onların yarattığı gelenekler
sahiplenilmektedir. Bugün, günümüz tarihçileri ve tarih kitapları bu olaylardan,
kişilerden ya hiç bahsetmemektedir, ya da gerçekleri ters yüz ederek, çarpıtarak
aktarmaktadır. Bugünkü eğitim sisteminden, ya da devletin araştırma kurumlarından
aksini beklemek de fazlasıyla iyi niyetli olmayı gerektirirdi zaten. Onların
kitaplarında, makalelerinde yoksulluğa, zulüm gibi vergilere, kırımlara karşı
ayaklanan halklar başıbozuk; halkın örgütlenmesinde öne çıkmış kişiler ise bozguncu
olarak nitelendirilmektedir. Gerçekler ya gizlenir ya da başkaymış gibi
gösterilir. Fakat iktidarların tüm çabalarına, karalamalarına rağmen halk; bin
yıl geçse de çektiği çileyi, gördüğü zulmü, zulme karşı yetiştirdiği yiğitlerini
unutmaz. Dilden dile, türküden türküye aktarır tarihin gerçekliğini. Bugün
tarih egemenler tarafından yazılıyor olsa da bu tarihi yaşayan ve onun gerçek
sahipleri olan Anadolu halklarıdır.
Tarihin doğru bir şekilde araştırılıp aktarılması,
gerçeklerin halk tarafından eksiksiz bir biçimde bilinmesi, toplumların geleceği
açısından önemlidir. Dünün bilinmesi; bugünü anlamada ve yarını kurmada önemli
bir kılavuzdur halk için. Halkın bozuk düzen karşısındaki mücadelesi bitmemiştir
çünkü. Yoksulluk hala vardır, hala insanlar inançları yüzünden baskı görmekte,
zulme direnenler zindanlara atılmakta, öldürülmektedir... Bugün koşullar,
siyasi sistemler, toplumsal yapı ne denli değişmiş olsa da, dün bu topraklarda
yaratılan değerlere hala ihtiyaç vardır. "Çizgilerle Anadolu Tarihi"
kitabı tam da bu yolda mütevazı bir adım atıyor.
Anadolu'nun acılarla, isyanlarla, zafer ve yenilgilerle dolu
tarihini "çizgilerin gücüyle" aktarıyor, halk gerçekliğiyle yöneticilerin
yaşamlarının birbirine ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Anadolu tarihinde yer
bulan ayaklanmaların; tarihin her döneminde sömürücü zalimlere, emperyalizme karşı
köy köy, kasaba kasaba verilen mücadelenin aslında tarih kitaplarında anlatıldıkları
gibi olmadığını görüyoruz bu kitapta. Çizgilerle Anadolu Tarihi; ne Herodot'un
dizelerinden ne de Çelebi'nin Seyahatname'sinden bakıyor tarihe. Anadolu'nun
gerçek tarihini halkın cephesinden aktarıyor okuyucularına.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme