Kitap Adı: Çizgilerle Bizim Dayımız
Yayınevi: Boran Yayınevi
Yayınevi: Boran Yayınevi
Önsöz
Tarihin bir döneminde, yoksul sınıfların ayaklanmaları
liderlerinin fiziki mevcudiyetiyle özdeş bir şekilde yaşanır ve son bulurdu.
Lideri yok edilen bir ayaklanmanın kendisi de hızla sönerdi. Halklar bu çemberi
emperyalizm çağında kırdılar. Bu çağda ezilen dünya halkları kurtuluş
mücadelelerini Marksizm-Leninizm bayrağı altında sonuna kadar ve kesintisiz
sürdürme geleneğini yarattılar. Bu gelenek, önderlerin kaybını halklar için bir
felaket, bir yenilgi olmaktan çıkarttı. Kayıpların yarattığı boşluğu doldurmak
kolay olmasa da, halklar, şehit önderlerinin mirasını bayraklaştırarak
yürüyüşlerini sürdürdüler.
Ülkemizde Mahir Çayan böyledir. Mahir'i temsil ettiği
Marksizm-Leninizm ideolojisi ve devrimci stratejisiyle bayraklaştıran ise,
devrimci hareketin önderi Dursun Karataş'tı. Yoldaşları ve halkın
"Dayı" diye hitap ettiği Dursun Karataş, 11 Ağustos 2008'de
vatanından uzakta şehit düştü. O günden itibaren de izinde yürüyen
öğrencilerinin ve halkının bayrağı olarak kavganın gönderine çekilmiştir. Mahir'le
birlikteler.
Burjuvazinin idealist bakış açısında, toplumsal hareketlerin
sınıf temeline yer yoktur; her hareket lideriyle sınırlı olarak ele alınır.
Tarihi, liderlerin istekleriyle, kişiliklerindeki hırs ve tutkularla açıklamak
isterler. Kendi biat kültürlerine, uşak kültürüne uygun olan da budur. Bu
düşünce tarzına göre, burjuvazi toplumsal hareketleri liderlerini yok ederek
ortadan kaldırabileceğine inanır. Tüm dünyada devrimci, yurtsever önderliklerin
fiziken yok edilmesini, bunu başaramadığında kitleler nezdinde saygınlığını
azaltmayı daima başat bir görev olarak kabul etmiştir bu yüzden.
Dayı, tüm dünyada emperyalizmin en çok hedef aldığı önderler
arasında yer aldı yıllar boyu. Emperyalistler ve işbirlikçileri onu yok etmek
için sayısız plan geliştirdiler. Hakkındaki kontrgerilla kaynaklı karalama
kampanyasına bir an bile ara vermediler. Burjuvazi devrimci hareketin
mücadelesini de, Dayı’nın devrimci bir önder olarak halka nüfuz etmiş olmasını
da hiçbir zaman hazmedemedi.
Dayı öldüğünde sevinenlerin sevinçleri çok geçmeden
kursaklarında kaldı. Dayı'nın ardından Parti-Cephe'nin yok olacağını
hesaplayanlar "Onsuz Ama Onunla", "Dayı Biziz" cümlelerini
bayraklaştıran on binleri buldular karşılarında. Bu ifadelerde soyut, gizemli
hiçbir şey yoktu. "insan yaptığıdır" demiş bir düşünür, haklıdır.
Dayı da devrime adanmış ömrü boyunca yarattığı ve yaratılmasına önderlik ettiği
her şeydir. Yok edilmesine izin vermediği Parti-Cephe ideolojisi ve devrimci
stratejisi başta olmak üzere, bizi biz yapan her şeyde Dayı'yı görürüz.
"Dayı Biziz" demek bu gerçekliğin yalın ifadesiydi ve daima öyle
kalacak. Ondan kurtulmak için her yolu denediler. Artık çaresizler. Dayı bugün
hiçbir gücün ulaşamayacağı, hiçbir bombanın yıkamayacağı karargâhından
yönetiyor savaşı. Dayı her Cephelinin yüreğinde, halkın kurtuluş umudunda
ölümsüzdür. Burjuvazinin bu korkusunu büyüteceğiz. Dayı'nın ölmediği
gerçeğiyle, devrimle yüzleşecekler.
Engels, "Herhangi bir büyük adamın, belli bir ülkede ve
belli bir anda ortaya çıkışı rastlantısal bir olgu değildir" der.
Dayı'nın bir önder olarak ortaya çıkışı da rastlantısal
değildir. Tarih, Türkiye devriminin kader anında THKP-C'nin bir geleceği olacak
mı sorusunu sormuş; Dayı Türkiye halklarının bu soruya verdiği yanıtı tarihe
tercüme etmiştir. "Partiyi kuracağız, devrimi gerçekleştireceğiz, hiçbir
güç bize engel olamayacak" diyen ses onun sesidir. Devrim için ortaya
koyduğu irade onu doğal bir süreç içerisinde önderleştirirken, o yeri
geldiğinde bir sıra neferi olup ölümlere yürümüştür.
Böyle bir önderi anlatmak istedik. Dayı'yı anlatmak elbette
kelimelerin ötesindedir. Onu anlatmak devrimci gerçeği her türlü araçla halka
taşımak, örgütlenmek, mücadeleyi geliştirmektir. Bunun bedelini göğüslemektir.
Şehitliğinden sonra Dayı'yı en iyi anlatanlar yine şehitlerimizdi.
Onuru için ser veren Engin Çeber'ler, engin bir sabırla halkın birliği için ter
döken Eyüp Baş'lar anlattılar onu. Adaletin gonca fedaileri oligarşiyi
titretirken. Dayı'yı anlatıyorlardı en yalın haliyle. Alanları zapteden
Dev-Genç'liler gecekondularda, zindanlarda, her alanda direnenler onu
anlattılar. Dayı'yı tanımlayan o en güzel cümleyi hayatın içinde
pratikleştirdiler, “DAYI BiZiZ” dediler.
Bu cümle bir yangındır. Oligarşiyi "DAYI BiZiZ"
bilincinin ateşiyle kuşatacağız. Elinizdeki bu çalışma ise, panzerde patlayan
bir molotof olup katılsın devrim ateşine.
HÜCRELER DE BOŞUNA! HER YERDE VE
DAiMA: "DAYI BiZiZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder