
Basım Tarihi: Haziran-Temmuz-Ağustos 2016
Merhaba,
Uzun bir aradan sonra yeni sayımızla karşınızdayız. Öyle bir
uzun ara ki bu; önceki sayıdan bu yana geçen süre 1 yıla yakın iken, sanki bu 1
yıl, 1 asırmış gibi geçti.
Ne acılar, ne kıyımlar yaşanmadı ki bu süreçte... AKP, halka
açtığı savaşı daha da büyüttü; Türkiye tarihinin en kanlı, en kalleş
katliamlarını Türkiye halklarına yaşattı. 20 Temmuz’da Suruç’ta 33, 10 Ekim’de
Ankara’da 107 insanımızı katleden canavarın adı IŞİD’di; bu canavarı yaratan
emperyalizm ve besleyip büyüten ise AKP idi. Ve bu ülkenin eski başbakanı, IŞİD
için “öfkeli çocuklar” , “canlı bombaları eylem yapmadan tutuklayamayız”
derken; 24 Temmuz gecesi Günay Özarslan Bağcılar’da, 18 Ekim gecesi Dilek Doğan
Armutlu’da evinde polis kurşunuyla katlediliyor, ardından da basına “canlı
bombaydı” diye yalan haberler servis ediliyordu. Ve yine Armutlu’da, 20 Şubat
gecesi Yılmaz Öztürk, evine giderken polis kurşunuyla katlediliyordu.
AKP’nin katliamları bununla sınırlı değildi. “Kadın da olsa,
çocuk da olsa gereği yapılacaktır” diyenler; Kürdistan’da taş üstüne taş
bırakmadı. Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de, Silopi’de ve birçok bölgede yüzlerce
Kürt’ü katletti. Sokağa çıkma yasağı ilan etti, kafasını dışarı çıkaranı
katletti. Bodrumlarda, sokak ortasında, kucağında bebekle... Ve düşünen insana
düşman olanlar; bu halkın aydınlarından birini, Avukat Tahir Elçi’yi
katlettiklerinde; tarih 28 Kasım’ı gösteriyordu.
Emperyalizmin işbirlikçisi AKP; bu vatanı halklara cehenneme
çevirirken; emperyalizm de dünyayı cehenneme çeviriyordu. 60 milyon insanı
kendi ülkesinde göç ettiren, gurbet elleri umut kapısı olarak görmesine neden
olan emperyalizm, Bodrum sahilinde cesedi bulunan 3 yaşındaki Aylan bebek için
“insanlık kıyıya vurdu” diyordu; fakat kıyıya vuran insanlık değil, emperyalizmdi.
Dilek Doğan’ın katili, ismi cismi belli olmasına rağmen
tutuklanmazken; MİT TIR’larındaki silahların Suriye’deki cihatçı çetelere
gittiğini yazan gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül 3 ay tutsaklık yaşıyor,
sonrasında da toplam 10 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılıyordu. Barış için
akademisyenler bildirisine imza attıkları için 4 akademisyen de Kürdistan’daki
katliamlara karşı barış istedikleri için tutuklanıyorlar; devlet terörünün bir
parçası olarak yargı terörü de halkı hizaya getirmek için kullanılıyordu.
Bu tutuklama teröründen Halkın Mühendis Mimarları da
nasibini alıyordu. Ankara’da Hüseyingazi Mahallesi’nde gözaltına alınan
arkadaşlarımız Mayıs Kurt, Demet Büyüktanır ve Çiğdem Şenyiğit hakkında Ağustos
ayında tutuklama kararı çıkarıldı. Tutuklama kararı, 27 Ekim’de kaldırıldı. 2
yıldır çalıştığı İlbank AŞ’deki işine bu süreçte son verilen Mayıs Kurt, işine
geri dönmek için kampanya başlattı. Halk bahçeleri çoğalıyor... Gazi
Mahallesi’nde Ali Haydar Çakmak Halk Bahçesi’nin kurulması için ilk adımları
attık. İzmir Çiğli’de kurulan halk bahçesi de gün geçtikçe daha da büyüyor.
“Halk için mimarlık” anlayışının en güzel örnekleri, Küçük
Armutlu Mimari Fikir Proje Yarışması’nda sergilendi. 3 Temmuz’da başlayan
sonuçlandı. Yarışma süreci boyunca Mimar
Meclisi, Armutlu’da “yerinde ve yerlisiyle iyileştirme”
çalışmalarını yarışma sonucunda çıkan fikirler, şimdi çalıştaylarda, kolektif
inşa atölyelerinde somutlanıyor.
Ve Hasan Ferit Gedik Rüzgâr Türbini’ni Küçük Armutlu’da bir
eve diktik. Rüzgâr türbinimizi neden geliştirdiğimizi şimdilik ne kadar
elektrik ürettiğini ve ismini Armutlu’da yaptığımız basın toplantısıyla
halkımıza duyurduk. Bizi yüksek elektrik faturalarıyla soyanlara karşı güçlü
bir alternatif ortaya koyduğumuzu, düzenin mühendislik alanında bizleri
hapsettiği sınırları teker teker yıkıp geçtiğimizi düşünüyoruz. Rüzgâr
türbinimizi nasıl geliştirdiğimizi, teknik detaylarını, görsellerini
anlattığımız bir özel sayı çıkaracağız. Türbimiz ile ilgili her şeyi, Halk için
Mühendislik Mimarlık dergisinin rüzgâr türbini özel sayısında bulabilirsiniz...
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere...
Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder