Derleyen: Sena Erkoç
Yayınevi: Tavır Yayınları
Basım Tarihi: Ağustos-2021
Avrupa’da Haklarımızı
Biliyoruz ve Alacağız
Bilgi Güçtür Hak Aramak da
Bir Haktır
Bu Bilgiyle Yaşayacak ve
Kazanacağız!
Önsöz;
Hak mücadelesi insanlığın
ortaya çıkışından bugüne kadar zalime ve zalimin zulmüne karşı hep
sürmüştür. Sınıflı
toplumlarda egemen sınıf diğer sınıf üzerinde otoritesini kurmak ve kendi
düzenini sürdürebilmek için
her zaman zulme başvurmuştur.
Baskının olduğu yerde ise
dünya halkları da direnme hakkına başvurmuştur. Adaletsizliğin olduğu
yerde direniş vardır.
Dünya halklarının kan revan
içinde kazandığı hakları hiçbir hakim sınıf kendi isteğiyle vermedi.
Dünden bugüne kazanılan
haklar direnişler ve ödenen bedellerle kazanıldı.
Ve halklar gasp edilen tüm
haklarına sahip çıkmak için direnmekten vazgeçmedi.
Hak aramak için ilk olarak
hakkını bilmek gerekir.
‘‘Hakkımı arayabiliyorsam
varım’’ diyebilen kişi onurunu, gururunu, omurgasını, ideallerini ve
hayallerini koruyabilir.
Onur insanın kendine duyduğu
saygıdır. İnsanı insan yapan onur duygusudur.
Onur emektir. Emek insanı
insan yapan en yüce değerdir.
Aş ve iş için yola çıktığımız
Avrupa’da 60 yıldır emeğimizle varız. 60 yıldır hayatın her alanında
aşağılanmanın, ırkçılığın,
horlanmanın her şeklini yaşadık, yaşıyoruz. Avrupa Emperyalizmi 60
yıldır ikinci sınıf muamelesi
yapıyor bizlere. Kimi zaman ailece kimi zaman tek tek diri diri
yakılarak katledildik. Köle
muamele- si gördük. Evlerimiz bombalandı, işaretlendi, hedef
gösterildik.
Yıllarca şantiyelerde en kötü
koşullarda yaşadık. En pis işlerde çalıştırıldık. İliğimize kadar
sömürülüp sağlığımızdan
olduk.
Ciğerlerimiz alın terimizi
döktüğümüz fabrikaların kimyasallarıyla doldu, kanser olduk, erken
öldük. Günyüzü görmedik.
Avrupa emperyalizmi bizi hak alma bilincinden yoksun bırakmak için ezdi,
aşağıladı kendimize olan
güvenimizi çaldı.
Bugün de bize düşen görev
bizden çalınanları geri almak, haklarımızı bilmek ve onlara sahip
çıkmak. Hak aramak ve hak
almak için önce haklarımız
nelerdir bilmeliyiz.
Bu anlamıyla haklarımızı
öğrenmek ve bilmek birinci adım, bunları bilince çıkarıp hak aramak ise ikinci
adımdır.
Hak: Hukuk düzeninin kişilere
tanıdığı ve koruma altına aldığı yetkilerdir. Yaşam hakkı, mülkiyet
hakkı vs. Ancak hukuk düzen-
inin korumadığı haklar da vardır. Örneğin; komşuluk hakkı, akraba
hakkı, misafir hakkı vs. Bu
tür hakları ise örf, ahlak ve din belirler ve koruma altına alır. Bir
başka ifade ile hukuk
sisteminin korunaksız bıraktığı alanları örf, ahlak ve din doldurur.
Hakkın olduğu yerde adalet,
hakkın kaybolduğu yerde zulüm vardır. Bu nedenle tüm hakların en
temelinde ve üstünde bir hak
vardır: Direnme hakkı. Ve DÜNYA KURULALI BERİ HİÇBİR ZALİM DİRENME
HAKKINI YOK EDEMEMİŞTİR.
Burjuva demokrasisinde her an
her haklarımız gasp edilebilir.
Bu nedenle yasal zorbalığa
karşı da direnmek en meşru haktır ve bir zorunluluktur. Dünya
halklarının kan revan içinde
kazandığı hakları korumanın tek yolu haklarımızı bilmekten ve onları
direnerek korumaktan geçiyor.
Hak; “hareket ve varlığın
meşruiyet kaynağı olarak tanımlanır”. “Hak özgülüklerden doğar.”
Özgürlük ise zorunluluğun
kavranmasıdır.
ÖZGÜRLÜK halkların ideolojik,
siyasal, ekonomik, kültürel, sosyal tüm alanlarda var olan tüm
olanaklardan yararlanmakta
eşit imkana sahip olması bilincidir.
YANİ HAK ALMA MÜCADELESİ;
AYNI ZAMANDA “HAK”KIN DOĞDUĞU
ÖZGÜRLÜĞÜ YARATMA MÜCADELESİDİR.
Hak alma bilinci, onurlu
yaşama ilkesidir.
Bilinç sözlük anlamıyla
‘‘insanın kendini ve çevresini tanıma yeteneği, şuur’’ demektir.
Bilinç bilginin, yaşamın
içine doğru yürüyen akışkan biçimidir. BİLGİNİN ADIMLARIDIR.
Bilgimizin pratiğimize,
hayatımıza yön vermesidir.
O halde haklarımızı bilmemek
bizi haklarımıza sahip çıkamaz hale getiriyor. Haklarımızı bilmek ve
bu bilgiyle yaşamımıza yön
vermek ise bizi bilinçlendiriyor. O zaman gücümüzü ve haklılığımızı
bilincimizden alırız. Biz
Kimiz? İşçi ve emekçileriz. Emeğiyle geçinenleriz. Üreten ve
yaratanlarız. Avrupa’da
halkların ve ülkelerin gelişmesinde bizim alın terimiz aktı. Bu nedenle bizim
olan için,
emeğimiz, hakkımız, onurumuz
ve değerlerimiz için haklarımızı bilmeli ve hak alma bilinciyle
kuşanmalıyız. Bizi
iliklerimize kadar sömüren bu düzen bize asla kendiliğinden bir hak
bahşetmeyecektir.
Bu düzende halk için
demokrasi yoktur. Avrupa demokrasisi de burjuva demokrasisidir.
BURJUVA DEMOKRASİSİ 400
YILLIK BİR YALANDIR.
‘‘Burjuva demokrasisi
sermayenin diktatörlüğünden başka bir şey değildir’’ -Lenin.
Yani Burjuva demokrasisi,
burjuvalar için demokrasi, emekçi halklar için ise diktatörlüktür.
Burjuva demokrasisinde
sınırlı haklar ve özgürlükler hukukta yer almıştır. Bu haklar dünya
halklarının mücadelesiyle,
kan can
pahasına kazanılmıştır.
Burjuva demokrasileriyle övünen Avrupa artık bir polis devletidir. Halkın
siyasal hakları kısıtlanmış,
polisin yetkileri artırılmıştır. Anti-terör yasaları ile de devrimci
demokrat tüm güçleri
susturmaktır hedefleri.
Avrupa burjuva demokrasisinin
“düşünce özgürlüğü” gibi söylemleri yalandır. Onlar sadece kendi
sistemlerini kutsayan, ona
temelde itiraz etmeyen düşüncelere özgürlük tanırlar. Güçler dengesi
elverdiğinde, sömürü sistemini
ortadan kaldırmayı amaçlayan her türlü düşünceye karşı en amansız
savaşları ilan etmekten, kan
dökmekten de çekinmezler.
Bu anlamıyla avrupa
demokrasisindeki haklar da tekellerin istediği, onların çıkarlarına zarar
vermediği kadardır. Bu
demokrasi, Avrupalı emperyalistlerin sömürgelerinde uyguladığı katliamlar,
sömürü, kan ve gözyaşı
üzerine inşaa edilmiştir. Avrupalı emperyalistler kendi halklarına
göreceli bir refah
sağlamışlardır. Ancak bu refah, sömürge ülkelerin halklarının boğazından
çalınan
lokmalarla yaratılmıştır. Tek
bir amacı vardır Avrupa Demokrasis- inin; kendi halkı da dahil dünya
halklarının beynini işgal
ederek, hak alma bilincini körelterek, sömürüsünü sürdürmektir.
Ancak şu gerçeği tekrar
tekrar hatırlamak gerekir, burjuva demokrasisine en saygılı davrananlar
yalnız ve yalnız Marksistlerdir.
“Dünya proletaryası, burjuva
demokrasisi haklarını ala- bilmek için kan revan içinde kalmıştır ve
bu haklarını da elinde
tutabilmek için, tabii ki bütün gücüyle savaşacaktır.” (14) Sosyalistler
burjuva yasallığını,
burjuvazinin bozması üzerine terkederler. Engels’in “Önce siz ateş edin mösyö
burjuvazi” sözü,
Marksistlerin burjuva yasallığına saygısının açık belirtisidir. Bu nedenle
devrimlerin objektif
şartlarını, devrimciler değil, baskı, cebir ve şiddet getirmek suretiyle
burjuvazi hazırlar.
Tekelci kapitalist dönemle
birlikte başlayan sosyalist devrimler çağında, bütün proletarya
devrimlerine baktığımızda bu
gerçeği çok açık görürüz. (Alıntı: Mahir-Bütün Yazılar, Boran
Yayınları, Sayfa 67)
Kendi çıkarına hizmet etmeyen
her türlü yasal hakkı her an gasp edebilir burjuvazi.
Bu nedenle hak alma
mücadelesinde yasalarla yetinmeyip, meşruluğumuz ve haklılığımızla haklarımızı
alacağız.
Bu broşürde Avrupa Birliği
Temel Haklar Bildirgesi ve Almanya’daki en Temel Haklar yer alıyor.
Haklarımızı bilmek bize yol
gösterecek ve güç verecektir. Çünkü bilgi güçtür.
Bu güçle emeğimize sahip
çıkıp, haklarımızı gasp eden, bizi iliğimize kadar sömüren bu düzene karşı
mücadele etmeli ve
haklarımıza sahip çıkmalıyız.
Bilgi Güçtür! Hak Aramak
Da Bir Haktır.
Bu Bilgiyle Yaşayacak Ve
Kazanacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder